SİZE SICAĞI SICAĞINA BİR TOLGA ÖZKALFA HİKAYESİ!
-------------------------------------------------------------------------------
Not: Bu yazıyı 2013 Ocak ayında yazmışım. Yazma nedenim de, Tolga Özkalfa isimli bu gecenin kahramanı (!) hakemimiz o günlerde oynanacak olan Galatasaray-Beşiktaş maçına atanmış. O yazıyı buldum; yemin ediyorum sadece "lobi" ile "resepsiyon" kelimeleri hariç AYNEN paylaşıyorum.
Bakın...
O Tolga Özkalfa için taaa 2013 Ocak ayında ne demişim!
--------------------------------------------------------------------------
Not: Bu yazıyı 2013 Ocak ayında yazmışım. Yazma nedenim de, Tolga Özkalfa isimli bu gecenin kahramanı (!) hakemimiz o günlerde oynanacak olan Galatasaray-Beşiktaş maçına atanmış. O yazıyı buldum; yemin ediyorum sadece "lobi" ile "resepsiyon" kelimeleri hariç AYNEN paylaşıyorum.
Bakın...
O Tolga Özkalfa için taaa 2013 Ocak ayında ne demişim!
--------------------------------------------------------------------------
Seneyi hatırlamıyorum. Galatasaray’ın bir maçı için Ankara’dayız. Giderken, gazetem Sabah bana Ankara’nın en merkezi yerinde “yüksek katlı” bir otel ayarlamış. Otele yerleştim, oda numaram kesin hatırlamıyorum ama 8. kattaydı, biz ona “835 numara” diyelim.
Akşam maç saati geldi. Her şey sorunsuz devam ediyordu. Devrede fotoğraf geçmeye gittiğimiz için görmedik; maçın devresinde 4. hakem durduk yerde icat çıkarmış (!), saha kenarında yedek kulübelerine yakın yerde maçı izleyen gazileri ve engelli taraftarları tel örgülerin arkasına attırmış!
Devrede epey sorun yaşanmış; ama bizim çoğumuzun haberi yok!
Maçın son 10 dakikası falandı. Korner bayrağı dibinde çalışan biz foto muhabirlerinin yanından, engelli bir taraftar (!) sahaya fırladı. Belden aşağısı yok gibiydi… Yürek yaralayan bir görüntüydü.
Sonradan öğrendik ki; gaziymiş! Senin için, benim için “ölümü” göze alan bir adam yani... Başa taç yapılacak bir adam! Devrede 4. hakemin (!) kendilerine reva gördüğü muameleyi protesto etmek için sahaya dalmış. (O maçı, hafızası kuvvetli arkadaşlarım da hatırlayacaktır.)
Akşam maç saati geldi. Her şey sorunsuz devam ediyordu. Devrede fotoğraf geçmeye gittiğimiz için görmedik; maçın devresinde 4. hakem durduk yerde icat çıkarmış (!), saha kenarında yedek kulübelerine yakın yerde maçı izleyen gazileri ve engelli taraftarları tel örgülerin arkasına attırmış!
Devrede epey sorun yaşanmış; ama bizim çoğumuzun haberi yok!
Maçın son 10 dakikası falandı. Korner bayrağı dibinde çalışan biz foto muhabirlerinin yanından, engelli bir taraftar (!) sahaya fırladı. Belden aşağısı yok gibiydi… Yürek yaralayan bir görüntüydü.
Sonradan öğrendik ki; gaziymiş! Senin için, benim için “ölümü” göze alan bir adam yani... Başa taç yapılacak bir adam! Devrede 4. hakemin (!) kendilerine reva gördüğü muameleyi protesto etmek için sahaya dalmış. (O maçı, hafızası kuvvetli arkadaşlarım da hatırlayacaktır.)
Duruma tam vakıf olduktan sonra tele objektifi çıkartıp, flaş ve geniş açıyı takarak kale arkasına yakın bölümde olan “tel örgüler arkasına atılmış” (!) o taraftarları çektim.
Maç da, bunun dışında sorunsuz bitti.
Haa bu arada; maçın tek vukuatına neden olan kişi, daha yeni yeni Süper Lig maçlarına gelmeye başlayan, bu yüzdende yüzünü-simasını pek bilmediğimiz TOLGA ÖZKALFA’ymış!
Haa bu arada; maçın tek vukuatına neden olan kişi, daha yeni yeni Süper Lig maçlarına gelmeye başlayan, bu yüzdende yüzünü-simasını pek bilmediğimiz TOLGA ÖZKALFA’ymış!
Neyse; ben stattan resimleri geçerek OTELİME geldim. Kendi makinalarımız, laptop falan, yükümüz zaten çoktur. Daha otele adım atar atmaz, solumda ünlü hakemlerden (!) Cem Papila ve diğer yardımcılarını gördüm. Onların bizim hikayemiz ve bizim maçımızla alakası yok… Onlar da, ‘ertesi günkü maç için’ gelmişler, odalarına yerleşmek üzere işlemlerinin tamamlanmasını beklerken “takım elbiseleriyle” koltuklarda oturuyorlardı.
Şöyle hafif bir baş selamı vererek lobiye doğru yöneldim. Ünlü insanın etrafı kalabalık olur; bilirsiniz. Bizim Cem Papila’nın da etrafında 3-4 kişi var ama hiçbiri benim ilgimi çekmedi. Yüzlerine bile bakmadım desem yeridir.
Resepsiyondaki görevliye; “835 numarayı alabilir iyim?” dedim. Anahtarı aldım; tam odama yönelmişken Cem Papila’nın etrafındakilerden biri bana “sertçe” seslendi:
“Siz; 213 numara değil miydiniz?”
Ömrümüz “o otelde” geçmiyor. Oda numaramızı “ezbere” bilmek zorunda değiliz. Adam bana öyle bir tonda söylendi ki, ben oda numaramdan endişe eder bir vaziyette elimdeki anahtara baktım:
“Yoo... 835 numarada kalıyorum ben”
Sandım ki adam; otelin gündüz çalışanlarından biri... Benim odamı kesin biliyor ve “yanlış anahtarı aldığımı” iddia ediyor…
Değilmiş!
Bana onu söyleyen; az önce çektiğimiz maçın 4. hakemi TOLGA ÖZKALFA’ymış!
“Yok, yok” dedi ve devam etti:
“Ben oda numaranızı kastetmiyorum. Siz maçtaki 213 yelek numaralı foto muhabiri değil misiniz?”
Ben de o an dank etti!
Şöyle hafif bir baş selamı vererek lobiye doğru yöneldim. Ünlü insanın etrafı kalabalık olur; bilirsiniz. Bizim Cem Papila’nın da etrafında 3-4 kişi var ama hiçbiri benim ilgimi çekmedi. Yüzlerine bile bakmadım desem yeridir.
Resepsiyondaki görevliye; “835 numarayı alabilir iyim?” dedim. Anahtarı aldım; tam odama yönelmişken Cem Papila’nın etrafındakilerden biri bana “sertçe” seslendi:
“Siz; 213 numara değil miydiniz?”
Ömrümüz “o otelde” geçmiyor. Oda numaramızı “ezbere” bilmek zorunda değiliz. Adam bana öyle bir tonda söylendi ki, ben oda numaramdan endişe eder bir vaziyette elimdeki anahtara baktım:
“Yoo... 835 numarada kalıyorum ben”
Sandım ki adam; otelin gündüz çalışanlarından biri... Benim odamı kesin biliyor ve “yanlış anahtarı aldığımı” iddia ediyor…
Değilmiş!
Bana onu söyleyen; az önce çektiğimiz maçın 4. hakemi TOLGA ÖZKALFA’ymış!
“Yok, yok” dedi ve devam etti:
“Ben oda numaranızı kastetmiyorum. Siz maçtaki 213 yelek numaralı foto muhabiri değil misiniz?”
Ben de o an dank etti!
Bilirsiniz, asker, polis ve hakem gibi insanların tipine pek bakmazsınız. Sizin için hemen hepsi “aynı insan gibi”dir. Hakem kıyafetiyle yarım-yamalak hatırladığım o kişi (!); bana resmen posta koyuyordu!
Ne olduğunu anlamaya çalışırken, o hala bana sallamaya devam ediyordu. Yok efendim, “oradan fotoğraf çekilir miymiş” de, “flaş kullanılır mıymış” da, bi sürü şey söylüyordu.
Ben ilk şaşkınlığı attıktan sonra “Ne diyorsun ya sen?” dedim.
“Dünyanın her stadında fotoğraf çektim. Nerden çekilir, nerden çekilmez, senden mi öğreneceğim?” diye ekledim.
Rapor verecekmiş; bana ceza verdirecekmiş!
“Ver… Ver bakalım da gör; kim haklıymış, kim haksız görelim” diye cevap verdim.
Stattaki maç yüzünden (!); Ankara’nın en lüks otellerinden birinde (!) hakemle foto muhabiri birbirimize giriyorduk. Ama olayı en az benim kadar şaşkınlıkla izleyen Cem Papila da Tolga Özkalfa’nın “dangalaklığını” fark edip, eteğinden çekiştirmeye başladı. Çekiştirirken de:
“Tolgaaaaa. Bu yaptığın iş mi? Saçmalama!” diyordu.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken, o hala bana sallamaya devam ediyordu. Yok efendim, “oradan fotoğraf çekilir miymiş” de, “flaş kullanılır mıymış” da, bi sürü şey söylüyordu.
Ben ilk şaşkınlığı attıktan sonra “Ne diyorsun ya sen?” dedim.
“Dünyanın her stadında fotoğraf çektim. Nerden çekilir, nerden çekilmez, senden mi öğreneceğim?” diye ekledim.
Rapor verecekmiş; bana ceza verdirecekmiş!
“Ver… Ver bakalım da gör; kim haklıymış, kim haksız görelim” diye cevap verdim.
Stattaki maç yüzünden (!); Ankara’nın en lüks otellerinden birinde (!) hakemle foto muhabiri birbirimize giriyorduk. Ama olayı en az benim kadar şaşkınlıkla izleyen Cem Papila da Tolga Özkalfa’nın “dangalaklığını” fark edip, eteğinden çekiştirmeye başladı. Çekiştirirken de:
“Tolgaaaaa. Bu yaptığın iş mi? Saçmalama!” diyordu.
O maçtan sonra yeni yeni sivrilmeye başlayan Tolga Özkalfa’yı ben bi kenara not ettim! Yanlış anlamayın; (elbette kulağı çektirildi ama) öyle; “Bi hata yapsın da, hanyayı Konya’yı gösterelim” düşüncesinde değildim.
Şahsi fikrim; Tolga Özkalfa kötü hakem değil... Ama çok iyi hakem de değil!
Futbolu biliyor. Pozisyon yorumlarında diğer hakemlerden daha iyi; ama asla bir Fırat Aydınus ya da Cüneyt Çakır olacak bir hakem değil.
Buna rağmen Galatasaray-Beşiktaş maçını “rahatlıkla” kaldırır.
Bu maça atanması, sadece bir kişi için sakıncalı! O da Fatih Terim…
Hiçbir şey yapmasa da, “onu görmesi bile” Fatih Terim’in tüylerini “diken diken” edecektir!
Ama benim endişem sadece Fatih Terim değil...
Endişem; Tolga Özkalfa saha içinde değil ama; “saha dışında da” abuk-subuk işler yapmaya müsait bir hakem...
Hele ki kasten ve bir plan dahilinde “maçın önüne geçmeye kalkarsa” bunu çok rahatlıkla yapar! Çok zeki olduğundan değil; kelime olarak ağır kaçacak belki ama “dangalak ruhlu” olduğundan yapar!
Ama benim endişem sadece Fatih Terim değil...
Endişem; Tolga Özkalfa saha içinde değil ama; “saha dışında da” abuk-subuk işler yapmaya müsait bir hakem...
Hele ki kasten ve bir plan dahilinde “maçın önüne geçmeye kalkarsa” bunu çok rahatlıkla yapar! Çok zeki olduğundan değil; kelime olarak ağır kaçacak belki ama “dangalak ruhlu” olduğundan yapar!
Yazımın başına dönüyorum…
Siz Fatih Terim’e “küfürbaz” diyorsunuz ya!
Fatih Terim bu adama küfür ettiyse; emin olun Tolga Özkalfa da hak etmiştir!
Emin olun; Fatih Terim ona küfür etsin diye “kaşınmıştır!”
Eğer bizim aramıza Cem Papila girmeseydi; emin olun benim küfür etmeme de “10 saniye” kalmıştı!
Sözün kısası; bu haftaki dev derbiyi, "bu ruh halindeki” bir hakem yönetecek!
Kulağınızın bir köşesinde tutarak izleyin.
Siz Fatih Terim’e “küfürbaz” diyorsunuz ya!
Fatih Terim bu adama küfür ettiyse; emin olun Tolga Özkalfa da hak etmiştir!
Emin olun; Fatih Terim ona küfür etsin diye “kaşınmıştır!”
Eğer bizim aramıza Cem Papila girmeseydi; emin olun benim küfür etmeme de “10 saniye” kalmıştı!
Sözün kısası; bu haftaki dev derbiyi, "bu ruh halindeki” bir hakem yönetecek!
Kulağınızın bir köşesinde tutarak izleyin.