PART 1
FATİH ACİELİ NULL VREM!
PART 2
WİJ WİLLEN EMRE BELÖZOĞLU NİET!
FATİH ACİELİ NULL VREM!
PART 2
WİJ WİLLEN EMRE BELÖZOĞLU NİET!
Futbolcuyken çok gördünüz de...
Hagi'nin teknik direktör olarak Galatasaray'ı şampiyon yaptığını gördünüz mü?
Tabi ki hayır!
Çünkü Hagi'nin (2 defa görev aldığı) Galatasaray'daki en büyük başarısı; Fenerbahçe'nin (tarihindeki en iyi takımlarından biri olan kadrosunu) finalde 5-1 yenerek aldığı Türkiye Kupası'dır.
Hagi'nin teknik direktör olarak Galatasaray'ı şampiyon yaptığını gördünüz mü?
Tabi ki hayır!
Çünkü Hagi'nin (2 defa görev aldığı) Galatasaray'daki en büyük başarısı; Fenerbahçe'nin (tarihindeki en iyi takımlarından biri olan kadrosunu) finalde 5-1 yenerek aldığı Türkiye Kupası'dır.
O kısmı çok önemli değil; ama sanıyorum ki Hagi'nin Galatasaray'daki ilk dönemi... Yani kendini ispat etmeye çok ihtiyacı var!
Bunun için de ne lazım?
İyi futbolcu...
Lakin kulüpte işler mali anlamda iyi gitmiyor!
Fenerbahçe tarihinin "en varlıklı" günlerini yaşarken, Galatasaray "yokluklarla" savaşıyor.
Özhan Canaydın başkan... Hagi'nin başında da Ergun Gürsoy var; yılların deneyimli yöneticisi.
Ergun abi sert gibidir; aksi gibidir... Ama Ergun Gürsoy; Galatasaray tarihinin gördüğüm "en akılcı" yöneticilerinden biridir! Ergun Gürsoy bokuyla kavga etmez! Şartlara bakar; eğer yapması gereken şey Galatasaray'ın iyiliğine ise; asla kin gütmez!
Bunun için de ne lazım?
İyi futbolcu...
Lakin kulüpte işler mali anlamda iyi gitmiyor!
Fenerbahçe tarihinin "en varlıklı" günlerini yaşarken, Galatasaray "yokluklarla" savaşıyor.
Özhan Canaydın başkan... Hagi'nin başında da Ergun Gürsoy var; yılların deneyimli yöneticisi.
Ergun abi sert gibidir; aksi gibidir... Ama Ergun Gürsoy; Galatasaray tarihinin gördüğüm "en akılcı" yöneticilerinden biridir! Ergun Gürsoy bokuyla kavga etmez! Şartlara bakar; eğer yapması gereken şey Galatasaray'ın iyiliğine ise; asla kin gütmez!
O zamanki mevzu şu:
Fatih Akyel Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra önce yurt dışına, sonra da (akrabalarının ve Galatasaraylıların) büyük baskılarına rağmen Fenerbahçe'ye gitmişti.
Fenerbahçeli olduğu gün; Fatih Akyel'in Galatasaraylı için "öldüğü" gündü!
Aradan yıllar geçmiş; Fatih Akyel Fenerbahçe'de de dikiş tutturamamış, oradan da ayrılmak zorunda kalmıştı.
Fatih Akyel Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra önce yurt dışına, sonra da (akrabalarının ve Galatasaraylıların) büyük baskılarına rağmen Fenerbahçe'ye gitmişti.
Fenerbahçeli olduğu gün; Fatih Akyel'in Galatasaraylı için "öldüğü" gündü!
Aradan yıllar geçmiş; Fatih Akyel Fenerbahçe'de de dikiş tutturamamış, oradan da ayrılmak zorunda kalmıştı.
Fatih Akyel Georghe Hagi'nin eski takım arkadaşı ve o dönemde Galatasaray'ın iyi bir savunma oyuncusuna ihtiyacı var. Fatih Akyel milli oyuncu. Galatasaray'dan yetişmiş, canın isterse sağ bek, canın isterse stoper oynatabileceğin bir oyuncu. Yani o günlerde Fatih Akyel Galatasaray için ideal seçim!
Manzara şuydu:
1- Fatih Akyel'i teknik direktör Hagi çok istiyor!
2- Ergun Gürsoy'un tavrını yukarda çok net özetledik; yeter ki Galatasaray'a faydalı olacağına inansın; gözü kapalı bu transferi bitirirdi. O günkü başkan Özhan Canaydın bu transfere belki mırın-kırın ederdi ama; sonunda Hagi ve Ergun Gürsoy'a "Nasıl biliyorsanız öyle yapın!" derdi.
3- Fatih Akyel Fenerbahçe'den de dışlandıktan sonra yeniden Galatasaray'a dönebilmeyi "bu ikiliden de çok" isterdi. Abartmak gibi olmasın ama; Fatih Akyel yeniden Galatasaray'a dönmek için "üste para bile" verirdi!
Şartlar buysa...
Bu transfer olur di mi?
Çünkü "herkes" istiyor!
Ama hayır! Olmuyor!
Çünkü "birileri" çok pis tavır koyuyor!
Manzara şuydu:
1- Fatih Akyel'i teknik direktör Hagi çok istiyor!
2- Ergun Gürsoy'un tavrını yukarda çok net özetledik; yeter ki Galatasaray'a faydalı olacağına inansın; gözü kapalı bu transferi bitirirdi. O günkü başkan Özhan Canaydın bu transfere belki mırın-kırın ederdi ama; sonunda Hagi ve Ergun Gürsoy'a "Nasıl biliyorsanız öyle yapın!" derdi.
3- Fatih Akyel Fenerbahçe'den de dışlandıktan sonra yeniden Galatasaray'a dönebilmeyi "bu ikiliden de çok" isterdi. Abartmak gibi olmasın ama; Fatih Akyel yeniden Galatasaray'a dönmek için "üste para bile" verirdi!
Şartlar buysa...
Bu transfer olur di mi?
Çünkü "herkes" istiyor!
Ama hayır! Olmuyor!
Çünkü "birileri" çok pis tavır koyuyor!
Sen misin Fatih Akyel'i yeniden Galatasaray'a getirmeye çalışan...
O hafta Ali Sami Yen'deki maça gittik;
Galatasaray taraftarı kapalının sol köşesine kocaman bir pankart asmış!
Biz Türkler onu ne olduğunu ilk bakışta anlayamadık ama...
"Mesaj verilmek istenen kişi" (!) o pankartta ne dendiğini çok iyi anlamıştı:
Rumence:
FATİH ACİELİ NULL VREM! yazıyordu o pankartta.
Yani:
FATİH AKYEL'İ İSTEMİYORUZ!
O hafta Ali Sami Yen'deki maça gittik;
Galatasaray taraftarı kapalının sol köşesine kocaman bir pankart asmış!
Biz Türkler onu ne olduğunu ilk bakışta anlayamadık ama...
"Mesaj verilmek istenen kişi" (!) o pankartta ne dendiğini çok iyi anlamıştı:
Rumence:
FATİH ACİELİ NULL VREM! yazıyordu o pankartta.
Yani:
FATİH AKYEL'İ İSTEMİYORUZ!
Galatasaray taraftarı böyledir...
Sen hangi dilden anlıyorsan; sana mesajını "o dilden" verir!
"Romen" Hagi'ye o pankartla gözdağı veren Galatasaraylı; "Türk" yönetici Ergun Gürsoy'a da:
"Faaaa-tih... Akyeeeeliiii... İs-te-mi-yo-ruuuuuuz..."
"Faaaa-tih... Akyeeeeliiii... İs-te-mi-yo-ruuuuuuz..." diye bağırdı maç boyu...
Galatasaray taraftarı;
"Fatih Akyel'le gelecek şampiyonluk olmaz olsun!" diyordu.
Ne oldu sonra sonuç?
Fatih Akyel bir daha Galatasaray formasını giymeyi hayal bile edemedi!
Sen hangi dilden anlıyorsan; sana mesajını "o dilden" verir!
"Romen" Hagi'ye o pankartla gözdağı veren Galatasaraylı; "Türk" yönetici Ergun Gürsoy'a da:
"Faaaa-tih... Akyeeeeliiii... İs-te-mi-yo-ruuuuuuz..."
"Faaaa-tih... Akyeeeeliiii... İs-te-mi-yo-ruuuuuuz..." diye bağırdı maç boyu...
Galatasaray taraftarı;
"Fatih Akyel'le gelecek şampiyonluk olmaz olsun!" diyordu.
Ne oldu sonra sonuç?
Fatih Akyel bir daha Galatasaray formasını giymeyi hayal bile edemedi!
Şimdi öyle adamlara yazıyoruz ki;
Şu Fatih Akyel dediğiniz adam Tekirdağ'ın Saray'ından... Yani benim (Kırklareli) Vize'me 10 dakika mesafe... "Hemşerim" desem yeri yani...
Bi de; ben bu çocukların "sıfır" halini bilirim!
İşte o Fatih Akyel'i; Papen Mustafa Kocabey'in babası Ahmet abi (birlikte izlediğimiz bir maçtan sonra):
"Fatih Saraylı... Ona biraz kıyak geç, ona göz kulak ol" demişti.
Çünkü Ahmet abi kendi oğlu Mustafa'dan da bilirdi; genç futbolcular için "elimizden geleni" yapardık.
Elimizden gelen de nedir; gazetede yazmak. Başka bir şey değil! Onlar da zaten "o kadarını" istiyordu.
Şu Fatih Akyel dediğiniz adam Tekirdağ'ın Saray'ından... Yani benim (Kırklareli) Vize'me 10 dakika mesafe... "Hemşerim" desem yeri yani...
Bi de; ben bu çocukların "sıfır" halini bilirim!
İşte o Fatih Akyel'i; Papen Mustafa Kocabey'in babası Ahmet abi (birlikte izlediğimiz bir maçtan sonra):
"Fatih Saraylı... Ona biraz kıyak geç, ona göz kulak ol" demişti.
Çünkü Ahmet abi kendi oğlu Mustafa'dan da bilirdi; genç futbolcular için "elimizden geleni" yapardık.
Elimizden gelen de nedir; gazetede yazmak. Başka bir şey değil! Onlar da zaten "o kadarını" istiyordu.
Anladınız mı bilmem...
Ben konuyu Emre Belözoğlu'na getireceğim.
Emre Belözoğlu Galatasaray A takımına "aşağı yukarı" Fatih Akyel'le aynı yıllarda alındı. Kavgalarını (!) birlikte verdiler. Hatta o kadar "birlikte" verdiler ki;
"Babaeski dönüşü; otoban girişi" desem...
Ve onlara kinayeli bir şekilde göz kırpsam...
Ne demek istediğimi Emre de anlar; Fatih Akyel de!
Aramızdaki bu mesele hakkında; "Keşke sizi korumasaymışız" diye pişmanlık yaşadığımı belirterek; devam ediyorum...
Ben konuyu Emre Belözoğlu'na getireceğim.
Emre Belözoğlu Galatasaray A takımına "aşağı yukarı" Fatih Akyel'le aynı yıllarda alındı. Kavgalarını (!) birlikte verdiler. Hatta o kadar "birlikte" verdiler ki;
"Babaeski dönüşü; otoban girişi" desem...
Ve onlara kinayeli bir şekilde göz kırpsam...
Ne demek istediğimi Emre de anlar; Fatih Akyel de!
Aramızdaki bu mesele hakkında; "Keşke sizi korumasaymışız" diye pişmanlık yaşadığımı belirterek; devam ediyorum...
Burada benim yazdıklarımı okuyan herkes bilir ki; "onu babasının dahi savunamayacağı günlerde bile" Emre Belözoğlu hakkında "çok güzel şeyler" yazdım.
O yazdıklarım için;
"Abi bize şu adamı savunma yahu! Bildiğimiz Emre işte..." diye çok tepki gösterdiler.
Buna rağmen fikrimden vazgeçmedim; Emre'nin futbol camaisındaki "en temiz yürekli adamlardan biri" olduğunu anlatmaya çalıştım.
Ama Emre artık işi abarttı!
Emre Belözoğlu işi öyle abarttı ki; saha ortasında birinden evire-çevire dayak yese; (ben bile*) "Oh olsun! Hak etmişti" diyecek hale geldim.
Ben Emre'nin (oynamaya yaşının tutmadığı halde Milli Takımlara çağrıldığını) oynatılmadığı için "hırsından ağlayarak eve döndüğünü" bilirim!
"Emre hep böyleydi" diyeceğim de...
Hayır!
Emre Belözoğlu hep böyle değildi!
Emre'nin kendisinden yaşça çok büyük abileri arasında "paşa paşa" topunu oynadığı günleri, sadece işine baktığı günleri de çok gördük!
Kabul; bugünkü gibi kendisinden iri yarı heriflere posta koyduğu da var geçmişinde...
Ama Fenerbahçe'de Emre'nin üzerine "kaldıramayacağı bir yük" kondu!
Galatasaray'dan gelmişti... Yeniden Galatasaray'a dönmek üzereydi... Ama Lincoln ile girdiği bir "gereksiz bir sidik yarışı" onu Fenerbahçe'ye taşımıştı.
Haaa; onu da biliriz...
Babası Fenerahçeliydi; hatta Galatasaray altyapısında olduğu bir dönem Emre de Fenerbahçeliydi. Ama nereye kadar? Galatasaray camiası seni Fenerbahçeli bırakır mı?
Emre de kal(a)madı zaten!
Bi ara öyle Galatasaraylı oldu ki; o dönemlerde beni bile (!) sollamıştı.
İnkar etmesin; Okan'la birlikte "kimlere Fenerbahçe forması giydirdiklerini" bana söyletmesin!
O yazdıklarım için;
"Abi bize şu adamı savunma yahu! Bildiğimiz Emre işte..." diye çok tepki gösterdiler.
Buna rağmen fikrimden vazgeçmedim; Emre'nin futbol camaisındaki "en temiz yürekli adamlardan biri" olduğunu anlatmaya çalıştım.
Ama Emre artık işi abarttı!
Emre Belözoğlu işi öyle abarttı ki; saha ortasında birinden evire-çevire dayak yese; (ben bile*) "Oh olsun! Hak etmişti" diyecek hale geldim.
Ben Emre'nin (oynamaya yaşının tutmadığı halde Milli Takımlara çağrıldığını) oynatılmadığı için "hırsından ağlayarak eve döndüğünü" bilirim!
"Emre hep böyleydi" diyeceğim de...
Hayır!
Emre Belözoğlu hep böyle değildi!
Emre'nin kendisinden yaşça çok büyük abileri arasında "paşa paşa" topunu oynadığı günleri, sadece işine baktığı günleri de çok gördük!
Kabul; bugünkü gibi kendisinden iri yarı heriflere posta koyduğu da var geçmişinde...
Ama Fenerbahçe'de Emre'nin üzerine "kaldıramayacağı bir yük" kondu!
Galatasaray'dan gelmişti... Yeniden Galatasaray'a dönmek üzereydi... Ama Lincoln ile girdiği bir "gereksiz bir sidik yarışı" onu Fenerbahçe'ye taşımıştı.
Haaa; onu da biliriz...
Babası Fenerahçeliydi; hatta Galatasaray altyapısında olduğu bir dönem Emre de Fenerbahçeliydi. Ama nereye kadar? Galatasaray camiası seni Fenerbahçeli bırakır mı?
Emre de kal(a)madı zaten!
Bi ara öyle Galatasaraylı oldu ki; o dönemlerde beni bile (!) sollamıştı.
İnkar etmesin; Okan'la birlikte "kimlere Fenerbahçe forması giydirdiklerini" bana söyletmesin!
Diyorum ya; bu çocuklar hakkında elimizde öyle sağlam doneler var ki; (okuyan sizler anlamasanız da;) onlar benim ne demek istediğimi çok iyi anlarlar!
İşte o Emre; Fenerbahçe'ye geldiğinde tüm Fenerlilere kendisini kabul ettirmek için "çok Fenerliymiş gibi" (!) davranmaya başladı.
Kabul... Öyle de davranmak zorundaydı...
Yoksa Fenerlinin gözünde de hep "Galatasaraylı Emre" olarak kalırdı.
Ama zamanla; (bu rol icabı Fenerlilik işi) "çok ağır bir sorumluluğa" dönüştü.
Kaptan olduğu için; Emre hocaya da yakındı; başkana da...
İşte o yakınlık; 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe'nin tecrübeli futbolcularını neredeyse "Aziz Yıldırım'ın sahaya yansımış tezahürleri" konumuna getirdi! Ağır bir ifade olur biliyorum ama...
O süreç; başta Emre ve Volkan'ı "Aziz Yıldırım'ın tetikçisi" konumuna düşürdü!
Oysa ki profesyonel futbolcusun... Senin tek işin sahaya çıkıp "efendice" topunu oynamak!
Ama Emre Belözoğlu kendini öyle bir girdap içinde buldu ki; ne olduğunu anlayana kadar Türkiye'nin "en nefret edilen oyuncusu" oldu!
Peki layık mıydı buna?
Neden olsun!
Ben onun küçük bir çocuk olarak girdiği Galatasaray tesislerindeki hallerinden bugünlerine bakarak:
"O futbol camiasının en temiz yürekli adamlarından biridir" diyorum.
Ama...
"Ben bile" (!) artık söz konusu Emre Belözoğlu olduğunda kocaman bir "ama" diyorum.
Nasıl demeyeyim?
Mahkeme kararıyla "ırkçı" bir futbolcu artık Emre...
Ve gene mahkeme kararıyla "şikeci" bir futbolcu Emre...
Keşke Fenerbahçe'ye hiç gelmeseydi Emre...
Ve keşke;
Benim için dünyanın en karizmatik adamı İnter kaptanı Xavier Zanetti'nin gözlerindeki saygıyı okuduğum bir Türk futbolcu olarak kalabilseydi Emre...
Ama biliyorum ki;
Artık Emre için artık çok geç!
******
İşte o Emre; Fenerbahçe'ye geldiğinde tüm Fenerlilere kendisini kabul ettirmek için "çok Fenerliymiş gibi" (!) davranmaya başladı.
Kabul... Öyle de davranmak zorundaydı...
Yoksa Fenerlinin gözünde de hep "Galatasaraylı Emre" olarak kalırdı.
Ama zamanla; (bu rol icabı Fenerlilik işi) "çok ağır bir sorumluluğa" dönüştü.
Kaptan olduğu için; Emre hocaya da yakındı; başkana da...
İşte o yakınlık; 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe'nin tecrübeli futbolcularını neredeyse "Aziz Yıldırım'ın sahaya yansımış tezahürleri" konumuna getirdi! Ağır bir ifade olur biliyorum ama...
O süreç; başta Emre ve Volkan'ı "Aziz Yıldırım'ın tetikçisi" konumuna düşürdü!
Oysa ki profesyonel futbolcusun... Senin tek işin sahaya çıkıp "efendice" topunu oynamak!
Ama Emre Belözoğlu kendini öyle bir girdap içinde buldu ki; ne olduğunu anlayana kadar Türkiye'nin "en nefret edilen oyuncusu" oldu!
Peki layık mıydı buna?
Neden olsun!
Ben onun küçük bir çocuk olarak girdiği Galatasaray tesislerindeki hallerinden bugünlerine bakarak:
"O futbol camiasının en temiz yürekli adamlarından biridir" diyorum.
Ama...
"Ben bile" (!) artık söz konusu Emre Belözoğlu olduğunda kocaman bir "ama" diyorum.
Nasıl demeyeyim?
Mahkeme kararıyla "ırkçı" bir futbolcu artık Emre...
Ve gene mahkeme kararıyla "şikeci" bir futbolcu Emre...
Keşke Fenerbahçe'ye hiç gelmeseydi Emre...
Ve keşke;
Benim için dünyanın en karizmatik adamı İnter kaptanı Xavier Zanetti'nin gözlerindeki saygıyı okuduğum bir Türk futbolcu olarak kalabilseydi Emre...
Ama biliyorum ki;
Artık Emre için artık çok geç!
******
Fatih'ten başladık; Emre'ye geçtik.
Şimdi tekrar Fatih'e dönüyorum...
Ama bu Fatih başka Fatih;
"Sinyor" Terim'e geçiyorum!
Şimdi tekrar Fatih'e dönüyorum...
Ama bu Fatih başka Fatih;
"Sinyor" Terim'e geçiyorum!
Sevgili hocam...
Başın belada... Tablon kötü...
Önünde bir "olmak ya da olmamak" maçı var ve sen bu maçları hep "inandığın adamlarla" oynarsın!
Hatta bu adamlar kendi kulüplerinde yedek bile kalsa; gene onlarla sahaya çıkarsın!
Her şeyi anlarım; hepsini anlarım...
Ama "hayatı okuma"; "olanı-biteni analiz etme" anlamında senin de "gerçeklerden koptuğunu", "detayları artık okuyamadığını" görüyorum!
Kayıpla döndüğün son deplasmandan sonra havaalanında karşılayan Trabzonlu bir taraftar sana ne dedi hocam?
"Bu Milli takımda 'ah' var hocaaaam; 'ah' var!"
Yani Türkler diyor ki;
"Bu Milli Takım kaybetsin... Bu Milli Takımda ter dökenler beter olsun!"
Tabi ki doğru değil...
Ama bir ülkenin komple manyaklaştırıldığı, "ruh hastası" edildiği bu yıllarda futbolseverlerin de bundan etkilenmemesi mümkün müydü?
Elbirliğiyle o da sağlandı;
Bugün Türkler (!); "Türkiye'nin yenilmesine" dua eder oldu!
Başın belada... Tablon kötü...
Önünde bir "olmak ya da olmamak" maçı var ve sen bu maçları hep "inandığın adamlarla" oynarsın!
Hatta bu adamlar kendi kulüplerinde yedek bile kalsa; gene onlarla sahaya çıkarsın!
Her şeyi anlarım; hepsini anlarım...
Ama "hayatı okuma"; "olanı-biteni analiz etme" anlamında senin de "gerçeklerden koptuğunu", "detayları artık okuyamadığını" görüyorum!
Kayıpla döndüğün son deplasmandan sonra havaalanında karşılayan Trabzonlu bir taraftar sana ne dedi hocam?
"Bu Milli takımda 'ah' var hocaaaam; 'ah' var!"
Yani Türkler diyor ki;
"Bu Milli Takım kaybetsin... Bu Milli Takımda ter dökenler beter olsun!"
Tabi ki doğru değil...
Ama bir ülkenin komple manyaklaştırıldığı, "ruh hastası" edildiği bu yıllarda futbolseverlerin de bundan etkilenmemesi mümkün müydü?
Elbirliğiyle o da sağlandı;
Bugün Türkler (!); "Türkiye'nin yenilmesine" dua eder oldu!
Farkında mısın bilmem hocam da...
"Bu ülkenin yarısından çok fazlası" senin kaptanın Emre Belözoğlu'ndan nefret ediyor ve onu Milli Takımda görmek istemiyor!
Sen (kafanda defalarca oynadığın maçı) Emre Belözoğlu'nun golüyle 1-0 kazandığını hayal edebilirsin...
Ama hocam... Durum o kadar vahim ki; bu ülke artık "Emre Belözoğlu'nun tek golüyle kazanmayı bile" istemiyor!
Bu ülke artık sahada "temiz" adamlar görmek istiyor; bu ülke artık sahada "efendi" adamlar istiyor!
Seneler önce Galatasaray taraftarı Hagi ve Ergun Gürsoy'a Rumence pankartı astı; ultimatomu verdi:
"Fatih Acieli null vrem!"
Yani;
"Fatih Akyel'i istemiyoruz!"
Aynısını Almanya kampında "sana da" yaptılar.
Sayılarını küçümseyebilirsin;
"Bu ülkenin yarısından çok fazlası" senin kaptanın Emre Belözoğlu'ndan nefret ediyor ve onu Milli Takımda görmek istemiyor!
Sen (kafanda defalarca oynadığın maçı) Emre Belözoğlu'nun golüyle 1-0 kazandığını hayal edebilirsin...
Ama hocam... Durum o kadar vahim ki; bu ülke artık "Emre Belözoğlu'nun tek golüyle kazanmayı bile" istemiyor!
Bu ülke artık sahada "temiz" adamlar görmek istiyor; bu ülke artık sahada "efendi" adamlar istiyor!
Seneler önce Galatasaray taraftarı Hagi ve Ergun Gürsoy'a Rumence pankartı astı; ultimatomu verdi:
"Fatih Acieli null vrem!"
Yani;
"Fatih Akyel'i istemiyoruz!"
Aynısını Almanya kampında "sana da" yaptılar.
Sayılarını küçümseyebilirsin;
"Ne varmış; 2 tane çapulcu Beşiktaşlı" diyebilirsin...
Ama hiç tavsiye etmem hocam!
O idmana sızan 2 Beşiktaşlı; açtıkları "Emre karşıtı" pankartla "milyonların sesi" olmuşlar ve sana "yapman gerekeni" söylemişler.
Bugün Hollanda topraklarındasınız. O yüzden ben de sana Hollandalının diliyle sesleniyorum:
"Wij willen Emre Belözoğlu Niet!"
Yani...
"Emre Belözoğlu'nu İstemiyoruz!"
Yapma hocam!
Emre Belözoğlu ile sahaya çıktığın anda maça 1-0 yenik başlayacaksın!
O golle; (ülkenden) öyle negatif bir enerji alırsın ki;
O golü bi daha hiç çıkartamazsın!
Ama hiç tavsiye etmem hocam!
O idmana sızan 2 Beşiktaşlı; açtıkları "Emre karşıtı" pankartla "milyonların sesi" olmuşlar ve sana "yapman gerekeni" söylemişler.
Bugün Hollanda topraklarındasınız. O yüzden ben de sana Hollandalının diliyle sesleniyorum:
"Wij willen Emre Belözoğlu Niet!"
Yani...
"Emre Belözoğlu'nu İstemiyoruz!"
Yapma hocam!
Emre Belözoğlu ile sahaya çıktığın anda maça 1-0 yenik başlayacaksın!
O golle; (ülkenden) öyle negatif bir enerji alırsın ki;
O golü bi daha hiç çıkartamazsın!
Emre'ye ve Fatih Akyel'e ara ara "sır dolu" mesajlar vermeye çalıştım; "Babaeski otobanı" dedim; "Okan Buruk'la kimlere ne forması giydirdiniz?" dedim.
Bir esrarengiz satır da sana hocam!
"Türk futbolu bugün bu kadar rezil durumdaysa bunda senin çok büyük suçun var hocam! Şayet o Bulgaristan maçında o aptallığı etmeseydin (!) Türk futbolu bugün bu kadar kirlenmeyecekti!"
Ne demek istediğimi anladın...
Di mi hocam! (E.B.)
Bir esrarengiz satır da sana hocam!
"Türk futbolu bugün bu kadar rezil durumdaysa bunda senin çok büyük suçun var hocam! Şayet o Bulgaristan maçında o aptallığı etmeseydin (!) Türk futbolu bugün bu kadar kirlenmeyecekti!"
Ne demek istediğimi anladın...
Di mi hocam! (E.B.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder