UEFA ile CAS’ın Fenerbahçe’yi “hızlısından” yargılayarak
mahkum ettikleri günleri hatırlar mısınız?
İşte o günlerde Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım sert
bir açıklama yaparak Şenes Erzik’in Fenerbahçe’nin haklarını savunamadığı için
“istifa etmesini” (!) istemişti.
Sizi bilmem ama…
Bana çok garip gelmişti:
“Ne güzel memleket! Şikeyi sen yap, fırıldağı sen çevir… Ama
bedelini Şenes Erzik ödesin! Neden Aziz Yıldırım değil de; Şenes Erzik istifa
etsin?”
Bundan 3-4 gece öncesi; twetter’da “öylesine” dolanıyorum.
(Sanırım Trabzonspor’un avukatı Atilla Dilaver sayesinde) 2
yeni twitter kullanıcısı keşfediyorum.
17 Temmuz’a az bir zaman kalmış ya; (Fenerbahçe’ye
bildirilen;) ama onların “gelmedi” deyip gizledikleri CAS GEREKÇELİ KARARLARINI
ele geçirmişler; heyecanlı bir şekilde onun tercümesini yapıyorlar!
CAS da o kadar güzel bir gerekçeli karar yazmış ki; neyin ne
olduğunu “öküz olsan” çok rahat anlayabiliyorsun!
Biri Mert Yaşar, biri de Ender Kuyumcu bu tercümeleri yapıp;
(twitter sayesinde) tüm bilmeyenlere ulaştıranlar.
Yine öğrenebildiğim kadarıyla Ender Kuyumcu yurt dışında
yaşayan bir Trabzonspor gönüllüsü imiş… Mert Yaşar ise; Galatasaray
Üniversitesi’nde hukuk eğitimi almış, “sağlam” bilen, “sağlam” yazan bir
arkadaş.
O gece bu kişileri “tweet tweet” takip ettim. En sonunda
ikisi de “kendi yorumlarını” yazdı.
İkisinin de ortak fikri şu:
“CAS UEFA’ya diyor ki;
‘Bu dosya, bugüne kadar karşılaştığımız en organize, en
geniş şike dosyası. 1 maç şike yapana 8 yıl vermişliğin varken, 8 maçta şike
faaliyetinden şüphe edilmeyen bu adamlara neden bu kadar az ceza verdin?’
E elin ağzı torba değil ki büzesin!
Orta yerde Ali Koç’un Güney Kıbrıs’ta Platini ile görüştüğü
söylentileri de var.
İnsan haliyle; “Neden Güney Kıbrıs’ta görüşüyorlar?” diye
düşünüyor.
Dahası;
“Platini gibi UEFA’nın başındaki bir isim, Fenerbahçe’nin
ağır toplarından biriyle neden gizlice görüşür” diyor!
Dolu dolu 3 bitti¸4. senesi başladı.
Bir şike davası bu kadar uzun sürer mi?
Bir iş şikeyse “şikedir” dersin; değilse de, herkes işine
bakar!
“Bu iş bu kadar sürer mi?” diye soruyoruz da…
İşi çözmesi gereken adamlar “şikecileri kurtarmaya, dava
dosyasını kilitlemeye” oynarsa, 3 sene de sürer, 13 sene de!
Daha önce de yazdım; Recep Tayyip Erdoğan isimli T.C. Başbakanı, bu ülkeyi sadece kendisinin yönetmediğini "lk kez" 3 Temmuz 2011
sabahı anladı! O günden beridir, seçim sandığında oylarına muhtaç olduğu… Ve
dahası; (taraftarı olduğu) Fenerbahçe’yi sürekli "kurtarmak üzerine" kafa
yordu.
Bu 1…
Sonra (tabi ki Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla) “Fener’i bu boktan
kurtaracak” federasyonlar kurulmaya çalışıldı.
Mehmet Ali Aydınlar TFF’si o
niyetle kurulmamıştı ama… O da “fanatik” Fenerli olduğu için kafası hep; “Nasıl
olur da Fenerbahçe’yi ‘düşürmeden’ bu beladan kurtarırız” şeklinde çalıştı.
Baktılar ki; “Fenerbahçe’nin şikesini” Fenerli bir
Başbakan’ın olduğu dönemde Fenerli bir TFF Başkanı ile çözmek ayıp olacak; işin
içine bir Beşiktaşlı soktular!
Öyle bir Beşiktaşlı soktular ki; “Fenerli olan Mehmet Ali
Aydınlar’dan bile daha ölümüne” şikecileri koruyacaktı!
Çünkü süreç boyunca
herkes biliyordu ki; (o süreç sonunda) “şikeci” damgası yiyecek diğer bir takım
da Beşiktaş olacaktı! O Beşiktaş’ın
başkanı da; “TFF’nin başına transfer edilen” Yıldırım Demirören’di… Yani ciğeri
kediye emanet etmek gibi!
UEFA salak değil! UEFA’cılar salak değil!
Şayet “sahiden” şikeyle "sıfır toleransla" mücadele edecek bir
UEFA olsa; Türkiye’deki federasyon oluşumlarına bakarak dahi;
“Arkadaş, sen benle dalga mı geçiyorsun? Kulübü şike yapan,
şike dosyasında adı olan bir takımın başkanını, karşıma nasıl ‘sorun çözücüymüş
gibi’ çıkartıyorsun!” derdi.
Dedi mi? Ne gezer!
Onlar da salağa yattı!
Çünkü; (bugün daha iyi anlıyoruz ki;) onlar da Fener’e hak
ettiği cezayı vermeye değil; DAVA DOSYASINI KİLİTLEMEYE oynayacaktı!
O gece “kendi meslektaşlarımın” yapması gereken GAZETECİLİĞİ
iki amatör adamdan, büyük bir keyif alarak izliyordum. Onlar yazıyordu… Ama
mesleği “profesyonel gazetecilik” olan adamlar ise; kafalarını kuma gömmeyi
tercih ediyordu!
Oysa haber; lamı-cimi yok; gerçek bir “bomba” haberdi!
Her ota-boka yapıyorlardı da; buna gerçek bir “bomba haber”
önemi vermeyen gazeteci kendini satmıştır! Önce bunun bi adını koyalım...
Kimse kusura bakmasın; kimisi fanatik Fenerli olduğu için
satmıştır, kimisi elinden bir şey gelmediği, çalıştığı yerde yetkisi olmadığı
için satmıştır; kimisi de “büyük abileri” ona öyle talimat verdiği için
satmıştır!
Ama düzen; “büyük balık” Fener’i korumaya, “küçük balık” Trabzonspor’u yutmaya göre kurgulanmıştı.
Sonuçta hukukçu değildik. Olaya daha çok “düz mantıkla”, “bundan
önceki yaşanmışlara göre” bakıyorduk.
Mesela Juventus’la
Fener ’i kantara koysak; “Fener daha büyük” diyen çıkar mı?
Ama “O Juventus bile” (!) şike yaptığı için 1 hafta içinde düşürüldüyse,
Fenerbahçe de düşer!
Düşmeli!
Çünkü; “Aynı suçun cezası, ‘sana başka, bana başka’ olmaz!”
diyorduk.
O gece; o iki adamı an be an takip ettim.
Hatta yoruldukları için, işi 2. güne de sarkıttılar!
İkisinin de önceleri yaptığı (Fenerbahçe’nin gizlediği;) ama
bir şekilde ellerine geçen CAS GEREKÇELİ KARARLARINI “aynen” tercüme etmekti.
Sonunda ikisi de kendi penceresinden “kendi yorumlarını”
yazmaya başladılar. Ama o anda gördüm ki; UEFA işi çözmeye, sonuca bağlamaya
çalışan taraf değil!
Tam aksi; bizim Başbakan gibi, bizim Başbakan eliyle kurulan
TFF ve onun kurulları gibi Fenerbahçe’yi bu işten “en hafif hasarla” kurtarmaya
uğraşıyor!
Doğal olarak aklına Ali Koç- Platini Güney Kıbrıs buluşması
geliyor; Aziz Yıldırım’ın Şenes Erzik’e (ne alakası varsa) “İstifa et” demesi
geliyor, gene Aziz Yıldırım’ın “UEFA çatırdayacak!” sözleri geliyor.
Yani doğal olarak; aklına UEFA Başkanı Platini ve
(Fenerbahçe kongre üyesi) UEFA’nın 2 numaralı adamı Şenes Erzik geliyor.
Tablo karşına şu şekilde çıkıyor:
CAS denen; (UEFA’ya bağlı;) ama UEFA’nın üstünde bir kurum
var…
O diyor ki:
“Bu iş, bugüne kadar önümüze gelen en kapsamlı, en organize
şike davası! En az 8 maçta şüphe duyulamayacak şike faaliyeti var!”
Şeytan bir tek benim aklıma girmiyor ya!
CAS; küçük kardeşi UEFA’ya can alıcı soruyu çakıyor:
“1 maç şikeye bile 8 yıl ceza verdiğin ortada iken… 4’ü
garanti, (zorlarsan) 8 maça çıkarabileceğin bu organize şike hareketine neden
bu kadar az ceza verdin?”
Belli ki müthiş bir satranç oynanıyor!
Türkiye’de 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden “ölüyü diriltircesine” Aziz Yıldırım’a “yeniden yargılama” kararı çıkartılıyor… Akabinde “kontra
hamle” İsviçre’den geliyor!
Bu karşı hamle UEFA’dan mı, CAS’tan mı bilmem…
Ama görülen o
ki; UEFA ile CAS arasında da uzun zamandır süren bir “bilek güreşi” var!
Fenerbahçe’nin (en az 2 aydır kamuoyundan sakladığı) CAS
Gerekçeli Kararları’nın “kim tarafından” (!) dışarıya sızdırıldığı elbette ki çok
önemlidir!
“Kötü yapmıştır” demiyorum. Tam aksi; şikecilerin
cezalandırılmasını, futbolun pisliklerden kurtulmasını isteyen her insan, bu
bomba etkisi olan kararları Trabzonspor kanadına sızdıran elleri öper, öpmeli!
Çünkü 3-5 ay geriye dönüyorsun; Fenerbahçe diye şikeden
yargılanan bir takım, günün birinde “inanılmaz bir panikle” basın toplantısı
yapıyor:
“Şampiyonluk bize verilmezse ligden çekiliriz” konulu bir
tiyatro oynuyor!
Sonra bir bakıyorsun;
Türk futbol tarihinde ilk kez bir takım daha Nisan ayında
şampiyon yapılıyor!
Sebebi gene bilinmez; Aziz Yıldırım ve Mahmut Uslu isimli
iki Fenerbahçe yöneticisi Türkiye’de genelde kimsenin umursamadığı basketbol ve
voleybol salonlarını bile “terörize” etmekte!
Sadece salonlardan verdikleri fotoğraflara baktığımızda bile
görüyorduk ki; Fenerbahçeli yöneticiler (anlaşılmaz) bir gerginlik içinde!
“Sanki sadece onların bildikleri” büyük bir bomba var!
Borsa işlerinden anlamam… Beşiktaş kendi internet sitesinde
UEFA tarafından kendisine ulaştırılan CAS Gerekçeli Kararları’nın her sayfasını
tüm kamuoyuna açmış; ama Fenerbahçe’ninki ısrarla gizlenmiş! O aralarda,
Fenerbahçeliye sürekli “umutlu haberler” pompalanmış;
Ve belki de “borsada manüplasyon” yapılmış!
Neyse ne?
Ama düz mantık şunu der!
“Eli sağlam” olan bir kulüp; “çiğ de yemedim” diyorsa, bugün
birdenbire ortaya çıkan (ya da bilerek sızdırılan) o kararlardan korkmaz
arkadaş!
Ama korkuyor!
Çünkü CAS “en ağır cezayı” kesmiş!
Demiş ki;
“Bu önümüze gelen dosya, bugüne kadar gördüğümüz en kapsamlı
şike dosyası!”
Anlayabiliyor musunuz?
En kapsamlı…
En organize şike dosyası!
O zaman ne olmalı?
Daha önce şike yapanların başına ne geldiyse o!
Ama gelmiyor!
Platini; (şikeden küme düşen) Juventus’un eski futbolcusu!
Düşünün; eski Galatasaraylı Hagi UEFA Başkanı!
Galatasaray'ın Hagi'ye nazı geçmez mi?
Sizce bu "çok ağır" dosyaya rağmen Fenerbahçe düşmez mi?
Düşmemeli mi?
Şayet Fenerbahçe bu dosyaya rağmen düşmezse; İtalyanlar:
“Hayırdır Platini biraderim! UEFA’nın kuralları bir tek bana
mı işliyor? Bu Türkleri neden düşürmüyorsun?” demeyecek mi?
Aynı Juventus; UEFA’nın 2 numaralı adamının “Fenerbahçe
kongre üyesi bir Türk olduğundan” dem vurmayacak mı?
Ortalığı yangın yerine çevirmeyecek mi?
Fenerbahçe (Juventus gibi) düşürülmüyorsa “birileri
tarafından korunup kollandığını” dillendirmeyecek mi?
Madem yazıya 2 twitter kullanıcısından bahsederek girdik;
gene onlarla devam edelim. Çünkü onlar bu yazıda bahsedilmeyi hak ediyorlar!
Neden? Çünkü o gece onların yaptıklarını aslında profesyonel gazeteciler
yapmalı… Ama yapmıyorlar! Yapmadıkları gibi, “Fener amigosu gibi” çalışıyorlar!
Düşünün; CAS’tan kulübe “gerekçeli kararlar” geliyor, (hatta
bulmak isteyen buluyor, Tahir Kum’un Sporx’i aşağı yukarı 2 ay evvelden buna
yakınını yayınlıyor) ama buna rağmen çok iyi paralar kazanan ulusal medyanın
FENERBAHÇE MUHABİRLERİ VE YAZARLARI bu topa hiç girmiyor!
Medyanın ne hale geldiğini görmek için; (son 3 sene içinde)
Milliyet Gazetesi’nden Ercan Güven’in “ne hallere” geldiğine bakın; yeter!
3 sene önce Ercan Güven ciddi, oturaklı, barış yanlısı,
sadece spordan ve sporcudan yana bi adam sanılırdı. Ama şimdi iyice zıvanadan
çıkmış vaziyette!
Görülen o ki; yazdığı yazıların tek bir amacı var. Yeter ki
Fener bu işten “düşmeden” kurtulsun!
Yıldırım Demirören’in gazetesinde çalıştığı için aklımıza
başka şeyler de geliyor ama; gene de “kondurmak” istemiyoruz!
Neyse; bizim ulusal medyamız “tarafını” zaten Fener’den yana
seçmiş!
O yüzden onları kendi vicdanlarıyla baş başa bırakarak, o
gece CAS Gerekçeli Kararları’nı büyük bir coşkuyla tercüme eden ve tüm Türkiye’nin
haberdar olmasını sağlayan o iki adamın “bundan sonra neler olacağı” hakkındaki
fikirlerini dinleyelim.
İyi okuyun… İyi okuyun ki; 3 yıldır sergilenen tiyatrolar
bir “hukuk adamı”nı ne hale getirmiş?
O tiyatrolar; bu süreçte; “bir Trabzonspor gönüllüsünün”
nasıl hala hukuka saygılı kaldığını, ne bekliyorsa ‘gene hukuktan’ bekler hale
getirmiş; görün!
Önce hukuk adamı Mert Yaşar’ın fikirleri:
“Hukuktan değil; ‘olacaklardan’ (!) bahsediyorum. Elbette
şikeye karışan tüm yönetici ve kulüplerin ceza almasını isterim. Küme düşme
olmaz! Yöneticilere ömür boyu men gelir. (Fener’in son hamlesi yüzünden)
Trabzonspor ceza almaz. İsviçre Federal Mahkemesi, CAS kararını onar! UEFA;
sadece TFF’ye yaptırım uygulayabilir! Bu da yasal açıdan şüpheli… TFF; kanunda
olmayan bir yetkiye dayanarak ‘yeniden yargılama’ yapamaz! (CAS Gerekçeli
Kararına göre) UEFA yerel ligdeki şikeyi yargılayabilir ama; ince çizgiye
dikkat etmek lazım. CAS, “Avrupa Kupalarına katılacak takıma ceza verebilir”
dedi. Ulusal lige yönelik ceza verme yetkisi yeni düzenleme. Yorum farkı
olabilir. CAS’ın ‘oy çokluğuyla’ benimsediği yorum genelleştirilirse, UEFA
yerel lige yönelik ceza verebilir. Ancak; artık bu, ‘1 suça 2 ceza’ olur. UEFA
ikinci kez ceza veremez! TFF’den ceza vermesini isteyebilir. Ancak mevzuat;
TFF’nin ‘yeniden yargılama’ yapmasını engelliyor. TFF’nin ‘yeniden yargılama’
yapması için ‘yeni onay’ alması gerek. UEFA ve CAS kararları yeni durum değil.
Olaylar farklı yorumlandı. ŞİKE TANIMIN DEĞİŞTİREN TFF’DEN, 1 MAÇA 8 YIL VERİP
4 MAÇA 2 YIL CEZA VEREN UEFA’DAN HERŞEY BEKLENİR! 17 TEMMUZ İÇİN KESİN KONUŞMAK
ZOR!”
Şimdi sırada hukukçu olmayan, iyi derecede yabancı dili
olan… Ve yazdıklarına bakarak, (hukukçulardan destek aldığını tahmin ettiğim) Ender
Kuyumcu’nun CAS Gerekçeli Kararları’nın “sızmasından ve tercüme edilmesinden
sonraki” yorumları:
“Arkadaşlar; CAS kararlarını tamamlamış olduk.
Fenerbahçe’nin ‘lehimize’ dediği yerleri de tercüme ettim ki; akıllarda soru
kalmasın. Konuyla ilgili genel değerlendirmelerimi maddeler halinde daha sonra
sizlerle paylaşacağım ama şu bir gerçek ki; Fenerbahçe’nin ŞİKESİ ONANMIŞTIR!
CAS’ın 137 sayfa, 587 maddeden oluşan gerekçeli kararında
Fenerbahçe lehine “1 tane bile” karar yok ama Fenerbahçeliler yalanlarına devam
ediyor.
TFF, UEFA Disiplin Talimatları ve geçmiş uygulamalar
ışığında, (UEFA ve CAS kararları uyarınca); UEFA 17 Temmuz’da TFF’ye “DÜŞÜR”
demek zorunda!”
(Not: İkisi de aynı CAS gerekçeli kararlarını tercüme ediyordu
ama… İş yorum kısmına
geldiğinde “birbirinin tam zıddı” yorumlar; haliyle, ikisini
birden takip edenlerin kafasını karıştırmıştı. Bu durum kendisine sorulunca…)
“Sayın Mert Yaşar kendi görüşlerini yazıyor arkadaşlar. Onun
görüşleriyle ilgili soruları lütfen kendisine sorun. Ben TFF’nin ‘yeniden yargılama’
şartının oluştuğunu ve Fenerbahçe’yi düşürmesi gerektiğini düşünüyorum. Sayın
Mert Yaşar konuya hakim ve iyi niyetli yorum yapan bir hukukçudur.
Görüşlerimizin farklı olması yorum farkıdır, saygı duyulmalı. (TFF; statüsü
gereği,) UEFA ve CAS’ın şike kararı, yeniden yargılama sebebidir. TFF’nin
yeniden yargılama yapması ‘yeni delil’ olması durumunda olur ama… Bir davada
TFF’nin üst kurumları farklı bir karar alırsa, TFF yeniden yargılama yapmak
zorundadır. Bu durum TFF’nin statülerinde belirlenmiştir. UEFA Fenerbahçe’yi
doğrudan düşürmez ama… TFF’ye “Kanunu uygula” der. UYGULAMAZSA TFF’Yİ MEN
EDER!”
Gelelim sonuca…
17 Temmuz’a şunun şurasında ne kaldı?
Sanırım her şey; UEFA’nın (tarihinde ilk kez) bir kulübün
başvurusu üzerine TFF’ye disiplin soruşturması açmasıyla başladı. O gün bu
gündür; herkes sabırsızlıkla 17 Temmuz’u bekliyor.
Puzzle’ın parçalarını birbirine eklediğimizde; (özellikle
hukukçu Mert Yaşar’ın yorumlarına bakınca) öyle çok umutlanmaya gerek
olmadığını anlıyorsunuz!
Neden?
Çünkü zaten UEFA ve TFF bu işi “kilitlemeye oynamış gibi”
algı oluşuyor!
Ortada bir şike kararı var ama…
Her zaman olduğu gibi ŞİKECİLER DÜŞMÜYOR! DÜŞÜRÜLMÜYOR!
Evet; aynı UEFA Fenerbahçe’yi 3 senedir Avrupa Kupalarına
almayıp “zulüm uygularmış gibi” yapıyor ama…
Büyük abi CAS;
“Hayrola biraderim! Bu kadar şike yapan adamlar düşer!
Bunları koruma, düşür!” diyor.
Bunu ne zaman diyor?
Biz burada kendi ligimizin, kendi tiyatrolarımızın peşinde
savrulurken; (belli ki) CAS ve UEFA kendi arasında bunun kavgasını veriyor.
Ve yine puzzle’ın parçalarını birbirine ekleyince birden
kafamıza dank ediyor!
Zamanın birinde TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in Aziz
Yıldırım’la “gizlice” buluştuğu; ona “çok önemli yeni bir gelişmeyi” aktardığı bilgisi
yayılıyor.
O görüşmeden sonra, Fenerbahçeli yöneticiler “inanılmaz bir
başkalaşım içine” giriyor!
Sivas’ta verilmeyen bir penaltı; (sanki dünya spor tarihinde
ilk kez verilmeyen penaltıymış gibi… Ve sanki Fenerbahçe en yakın rakibinden
hala 4 puan önde değilmiş gibi) “kıyamet” kopartılıyor:
“Bu sene biz şampiyon yapılmazsak, takımı ligden çekeriz!”
Düşünebiliyor musunuz; “takımı ligden çekmekle” tehdit
ediyorlar!
Neden? Penaltıları verilmemiş!
O yüzden; bunu bi kalem geçecekler!
O buluşmada; “CAS ve UEFA arasındaki bu kavganın” bilgisi
verildi Aziz Yıldırım’a!
Dendi ki;
“CAS Fenerbahçe’nin düşürülmesi gerektiğini istiyor. Aksi
takdirde UEFA BİR DAHA KİMSEYİ ŞİKEDEN DÜŞÜREMEZ!”
Nasıl düşürsün?
UEFA’nın büyük abisi “Gördüğümüz en büyük şike organizasyonu”
demişken… Bu lafı, bu tespiti, artık gizlenemez bir şekilde ortalığa saçılmışken,
bundan sonra “hiçbir şike yapana” ceza veremezsin!
Nasıl vereceksin?
“4”
diyen var; “8”
diyen var, “12 maçta şike teşebbüsü” diyen var. Başka birine şikeden ceza vermek
için “en az 13 maçta” şikeye teşebbüs etmesini mi bekleyeceksin?
Peki ya bugüne kadar şikeden düşenler!
Onlara ne diyeceksin?
Onlar; “Beni düşürdün de, Fenerbahçe’yi neden düşürmedin?”
derse ne cevap vereceksin?
İşte o dilden dile dolaşan Yıldırım Demirören-Aziz Yıldırım
gizli görüşmesi “milat”tır!
O gün; Demirören’in Aziz Yıldırım’a verdiği önemli bilgi,
bugünlere gelinmesini sağlayan en önemli işaret fişeğidir.
Diyorum ki;
Aziz Yıldırım; TFF Başkanı’ndan, “Düşürmek zorunda
kalacağız” bilgisini aldı; bu aynen yöneticinin hem ruh haline, hem de o günden
bu yana “taktik stratejisine” yansıdı!
28 Şubat’taki “Ligden çekiliriz” tiyatrosunu oynayan
Fenerbahçeli yöneticilerin yüzüne “defalarca” bakın...
O yüzler, “24 saat önce bir penaltısı verilmedi diye” feryat
eden yönetici yüzü değil!
O tiyatro basın toplantısında; “birilerine” başka türlü
mesajlar verildi!
Tablo ortadaydı.
Galatasaray “ikide iki” yapmıştı ve Fener’in gene en yakın
rakibiydi.
Şayet Fener ol(a)mazsa “üçte üç” olurdu. Hele bir de ligden
düşme gelirse; artık Galatasaray “beşte beş” mi olurdu, “onda on” mu; artık
Allah kerimdi!
Şöyle bir geriye dönün…
Aziz Yıldırım’ın sadece salonlarda verdiği fotoğraflara
bakın!
Sanırsınız ki kıyamet kopuyor!
Yetmedi mi;
Aziz Yıldırım’ın kendi stadında, şampiyonluk gecesinde kendi
taraftarlarına “Paralı köpekler” diyen hallerine bakın!
Bu “dışa yansımalar” boşuna değil…
Ve iki sebebi var:
1- Ya
kasten yapılıyor. Ortam “bilerek” geriliyor…
2- Ya
da “istemsiz” yapılıyor. Fenerbahçeli yöneticinin “yaklaşan cisim” eşliğinde
içindeki “ruhsal sıkıntısı” aynen dışarıya yansıyor!
Şimdi kafanızda bu “şike sorunsalı”nın tarafları netleşti
mi?
Bendeki taraflar şu şekilde:
Şikeden yargılanan Fenerbahçe tarafı …
Recep Tayyip Erdoğan Fenerbahçe'den yana!
Fenerbahçeli Başbakan, kendi döneminde Fenerbahçe’nin 3.
lige kadar düşürülmesi ayıbını taşıyamaz. Fenerlinin oyu ona gerekli. Yine aynı gerekçeyle, CHP ve MHP gibi muhalefet partileri
de Fenerbahçe’den yana!
Fenerli Başbakan “Fener’den yana” oynuyor ama… Sanki öte yandan da; “Sesini kes! Kupayı ve şampiyonluğu unut!” dercesine Trabzon’da yeni bir stat
inşasına başlanıyor!
TFF Fenerbahçe’den yana…
Özellikle Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının
“Fenerbahçe’yi düşmekten kurtarmak üzere” göreve geldiklerini artık ‘sağır
sultan bile’ biliyor. Keza eski TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın geçmişte
yaptığı “itirafları da” bunu ortaya çok net koyuyor!
Türkiye’nin ulusal medyası da Fenerbahçe’den yana!
Bu iş başladığında şikeyle hiç alakası olmayan Fenerbahçe
medyası “meslek ilkelerinden” o kadar uzaklaştı ki; bu iş bittiği zaman kendi
kendini tasfiye edecek bir çok gazeteci olacak! Çünkü onlar “gazeteci” olmaktan
ziyade “amigo” olmayı tercih etti! Ama; (güya) tarafsız olması gereken bir
mesleği icra edenlerden biri (İslam Çupi) Fenerbahçe taraftarının “Atatürk
gibi” saydığı biri oluyorsa, o meslekten “tarafsızlık” beklemek hikaye!
Kim bilir; belki Ercan Güven de “fırsat bu fırsat” diyerek, Fenerbahçelinin
“ikinci İslam abisi olmaya” oynuyor!
Gelelim en can alıcı soruya!
Sizce UEFA bu işte kimden yana?
Öyle ya, 3 yıldır Fenerbahçe’ye kan kusturuyorlar ya!
Ama sıkı durun… UEFA da Fener’den yana!
Nasıl olmasın? Şike yapanın cezası belli… Evet; bi yandan “şikeye
sıfır tolerans” diyor, "şikeye ve şikeciye çok karşıymış gibi" duruyor ama…
Fener’e uyguluyor mu?
Süreç içinde defalarca geldiler. “O kanunu değiştir, şunu
şöyle yap, bunu böyle yap” dediler.
Bugün gelinen noktada görüyoruz ki; (hukukçu Mert Yaşar’ın dediği gibi)
ne UEFA ne TFF hamle yapacak durumda değil.
İkisi de; “Oynayacağım ama yerim dar” diyen yeni gelin gibi!
İkisi de "Şu şikecileri çok pis yapacağım ama... Ah yönetmelikler elimi bağlamasa!" modunda...
Öbür takımda kim var; “garibim” Trabzonspor’un saflarında?
(Mert Yaşar gibi, Ender Kuyumcu gibi) gazeteci olmasalar da
“farkında olmadan” gazetecilik yapanlar; adalet peşinde koşan insanlar.
Trabzonspor taraftarları var doğal olarak…
“Bu ateş üfleyerek sönmez” diyerek “gerekenin yapılmasını”
isteyen Galatasaraylılar da bu işin içinde Trabzonspor’dan yana!
Ve CAS…
Trabzonspor’un en önemli yandaşı şu anda CAS…
Trabzonspor’un sığınacağı (FİFA’dan önceki) son ve yegane
liman!
Herkes hamlesini “en öldürücü şekilde” yapmaya başladı.
Trabzonspor’un “koyu” AKP sempatizanı, Recep Tayyip Erdoğan
hayranı başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu Türk futbolunun içine siyasetin girdiğini
söyleyerek UEFA’ya şikayetini bu paralelde yapıyor.
Çünkü UEFA’nın en nefret ettiği şeylerden biri siyasetin
spora müdahil olması!
Fenerbahçe de;
“Madem ben gidiyorum… Giderken seni de yanımda götüreceğim”
dercesine, Trabzonspor’un da Sivasspor’a teşvik primi teklif ettiğini iddia
ediyor.
Şahitleri de Sivassporlu Mehmet Yıldız ve başkan Mecnun Odyakmaz!
Olan biten her şeyi bir kenara bırakın.
Olaya “basit” yaklaşın.
Görülmesi gereken gerçek şudur:
Şike var mıdır; vardır!
Hem de öyle bir vardır ki; CAS’ın ifadesiyle, “tarihin en büyük şikesi!”
Peki cezası kesilmiş midir?
Kısmen evet! Ama vicdanlarda hala yeterli bulunmuyor!
Peki ne olmalı? Ne olursa bu dava kapanır?
Bundan önceki şikecilere ne olduysa; o olmalı!
Onlara ne olmuş?
Küme düşmüşler!
Fenerbahçe’ye ne olmalı?
Elbette küme düşmeli!
Hele ki “tarihin en büyük şikesi” olarak kayıtlara geçtiyse,
sadece tek lig düşürülmesi de yetmez!
Şimdiden gördüğüm bir gerçek var.
Fenerbahçe’nin şikesini;
Önce; “Fenerbahçeli olduğu herkes tarafından bilinen bir TFF
başkanı ile” çözmeye kalktılar…
Haliyle olmadı!
Şimdi; Fenerbahçe’nin şikesini…
“Ülke içinde” Fenerbahçeli bir Başbakan…
“UEFA içinde de” Fenerbahçe Kongre üyesi olan UEFA’nın 2
numarası Şenes Erzik ile çözmeye çalışıyorlar!
Bu kulüp etiketleri üzerinde olduğu sürece o kişilerin adalet
sağlaması zaten imkansızdı!
Görüldüğü üzere; adalet sağlanamıyor!
Şike var mı; var!
Ama bilet kesilemiyor, bedeli ödetilemiyor!
Nasıl demişti bir basın toplantısında Aziz Yıldırım:
“UEFA çatırdayacak!”
Bu söz; Aziz Yıldırım’ın tüm süreç boyunca sarf ettiği “en
doğru” laf olur;
UEFA bu işi çözemez ve çatırdar!
Göreceksiniz; hem Platini hem de Şenes Erzik bu işin altında
kalır!
Çünkü adalet sağlamaya değil…
Şike yapanları kurtarmaya oynuyorlar!
Şayet 17 Temmuz’da Fenerbahçe CAS’ın öngörüsü üzerine küme
düşürülmezse;
BUNDAN SONRA UEFA’NIN “ŞİKE YAPTIĞI İÇİN BİR TAKIMI KÜME
DÜŞÜREBİLMESİ” TARİH OLUR!
BUNDAN SONRA ŞİKE YAPMAK KÜME DÜŞMEYİ GEREKTİRECEK SUÇ
OLMAKTAN ÇIKAR!
Umarım UEFA’cılar şikecileri kurtarırlarsa ortaya çıkacak
“garabet”in farkındadırlar!
Düşünün; adam mahkemeyi kazanmış.
Haklı olarak “karşılığını” istiyor.
UEFA diyor ki;
“Haklısın ama… Alacağın yok!”
Olur mu?
Türkiye’de olsa olur da…
Avrupa’da olmaz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder