Düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum.
Neresinden bakarsam bakayım; sevgili kardeşim Erkan Koyuncu'nun ölüm nedenini "Galatasaray idmanına gitmesi"nden başka bir şey koyamıyorum.
Şuraya bak...
Muhabir, idmana gittiği için ölüyor, ölebiliyor!
"Erkan idmana gitti ve öldü!"
Bugün ve bundan sonra, utanmadan bunu mu söyleyeceğiz?
Şimdi çıkmışlar; o kapıdan "anti-terör kapısı" diye bahsediyorlar.
Sağlam olması ve çabuk kapanması yüzünden büyükelçilikler, konsolosluklar gibi "çok sıkı korunan" yerlerde bu kapıların kullanıldığı yazılıyor.
Dün ya da ondan önce yazsaydım kimse umursamazdı.
Ama bugün "ne dediğimize" kulak verirler, o yüzden diyeceğimizi diyelim.
Meslek hayatımın hemen hemen yarısı o tesislerde geçti.
Tek bir gün dahi; Galatasaray tesislerine göreve gittiğim için "ölebileceğim" aklımın ucundan geçmemişti.
Ha; şöyle bi şey oldu.
Bir 23 Nisan sabahıydı. Sabah idman vardı ve o saatlerde de (tesislere 5 dk) Küçükçekmece Kumsal'da okuyan kızımın 23 Nisan gösterileri vardı. Nedense bi süreliğine tesislere uğrayacağım, oradan da Esra'nın gösterilerine gideceğim. Bana benzer bir telaş içinde başka bir kadın daha varmış Florya sokaklarında... Tam tesislerin başladığı köşede (ters yoldan gelerek) jeep'iyle benim aracıma çarptı. Sonuçta ben de Erkan gibi idmana gidiyordum ama... Benim durumum farklıydı. Benim durumumda Galatasaray Kulübü'nün en küçük bir sorumluluğu yoktu.
Lafı uzatmadan şunu diyorum.
Bunu söylerken; "Erkan öldü" diye de demiyorum.
"Kafası birazcık çalışan hiç kimse", Erkan'ın ölümüne sebep olan o kapıdan giriş-çıkış vermez, o kapıyı kullandırmaz!
Daha doğrusu; kullandırmaz-dı!
Anti-terör kapısıymış; yüksek güvenlikliymiş...
Hepsini geçin...
Sadece o kapının, o girişin "kullanılabilir olması bile" Galatasaraylı yöneticiyi sorumlu yapar!
Çünkü Florya'da az çok bulunan her insan bilir ki; o kapıdan 1 tam değil; "yarım adım" bile atsanız, hem solunuzdan hem sağınızdan "vızır vızır" geçen arabaların altında kalma riskiniz vardır.
Erkan kapıya sıkıştığı için çaresiz kalmış.
Ama diyelim ki "can havliyle" kendini geriye attı. Bu sefer de oradan geçen bir arabanın altında kalma ihtimali vardı!
Bu da Galatasaraylı yöneticiyi daha işin başında "kusurlu" yapar.
Benim; Erkan gibi "kapıya sıkışarak ölmek gibi" bir ihtimal aklımdan hiç geçmemişti ama...
İdmandan ya da basın toplantısından çıkar çıkmaz oradan geçen bir arabanın altında kalarak ölme ihtimali her zaman aklımın bir köşesinde olmuştu.
Bunu Galatasaraylı yönetici de bilir, tesisi yönetenler de bilir, futbolcular da bilir.
Çünkü onların başından da "irili-ufaklı" vukuatlar geçmişti. Ama sonu ölümle bitmediği için "daha garantili bir çözüm için" hiç kimse kafasını yormadı!
O kapı artık "vukuatlı" kapıdır.
Askerde böyle uygulamalar vardır.
Orası askeriye değildir ama; orası artık "vukuatlı" diyerek "kullanım dışı" bırakılmalıdır.
Zaten Florya trafiği bunu mecbur kılar!
Şayet kullanım dışı bırakılmazsa;
Evet; bi daha kimse "Erkan gibi" ölmez...
,Ama emin olun; (sırf o kapı hala kullanılır olduğu için) bir sürü trafik kazasına, belki de trafik kazasından "ölümlere" sebebiyet verilecektir.
Galatasaray Kulübü; tesislerine "güvenli giriş"i sağlamak zorundadır!
Bunun için de o tesiste hem "yeterli seçenek" vardır...
Hem de kapı ve giriş anlamında "daha da fazlası" devreye sokulabilir.
Bunu sağlamak, Galatasaraylı yöneticinin boynunun borcudur!
Bunu yapmayan Galatasaraylı yönetici Erkan'ın ölümünün de, bundan sonra o kapı yüzünden olabilecek başka cinayetlerin de sorumlusu olacaktır!
Benden söylemesi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder