26 Şubat 2016 Cuma

BUGÜN DENİZ ATEŞ BİTNEL'E SEZON SONUNDA HAMİ'YE VE ÖZER'E!

Dün "Trabzonlu biraderime Perşembe mektubu" diye bir yazı yazdım ve:
"Hem Türk sporunda milat olacak temizlik istiyorsunuz; hem de hakemin ayağına sıkma tehdidinde bulunan Aykut Demir'in Trabzonspor'da forma giyebilmesini savunuyorsunuz. Bu sizin yaptığınız ikiyüzlülük değil mi?" dedim.
Neden Perşembe mektubu?
Çünkü bir gün önce de

yazmıştım!
İşi gücü bıraktık; Trabzonluya mektup yazıyoruz. E madem bi defa yola çıktık; bu da onlara Cuma mektubumuz olsun.

Önce sayfadaki fotoğraftan başlayalım....
Google'a girin; "Cem Papila" yazın, karşınıza mutlaka bu fotoğrafıyla gelir.
Bu fotoğrafı Kadıköy'de BEN çektim!
Ben bu fotoğrafın ne olduğunu bile bile, takip ede ede, "bi daha olsun" diye diye çektim. Çünkü buna yakın başkaları da oldu ama o anda uyanamamıştım. Sonunda denk getirdik!

Bu fotoğraf 2003-04 sezonun özetidir! Bir hakemin Fenerbahçeli futbolcuyla gol sevincinde sevinir(miş gibi) yakalanması "o sezonun" özetidir!
Öyle bir fotoğraftı ki; KUTSAL İTTİFAK göndermesiyle İnönü'nün Kapalı'sına kocaman pankart olmuştu!

Peki ne oldu o sezonda?


Beşiktaş ilk yarıyı 8 puan önde bitirmiş; kendini şampiyon sanıyordu. Ama Beşiktaş o sezonu şampiyon Fenerbahçe'nin tam 14 puan gerisinde bitirdi!

Hatırlamayanlara o sezonun devre arasındaki bir gariplikten bahsedeyim.
Aziz Yıldırım kulüple alakalı bir toplantıda üyelere şampiyonluk sözü veriyordu! 
İlk yarıda fark 8 ve sen şampiyonluğa söz veriyorsun!

Dedikodu çoktu o seneyle alakalı... Ama tabi ki ne derece gerçek olduğunu "yaşamadan" bilemiyorduk.
O senenin "en kader maçı" İnönü'deki Beşiktaş-Samsunspor maçıdır ki; (bir takımdan 5 oyuncuya kırmızı kart gösterildiği için) yarıda kaldığını gördüğüm "ilk ve tek" maçtır!

Evet... Söylentisi çoktu...
Beşiktaşlılara alenen "Bu sene sizden şampiyonluğu çalacaklar" dedikodusu pompalanıyordu. Sanki tüm bunlar olmuyormuş gibi Beşiktaş da o yangına körükle gitti ve en önemli oyuncusu İlhan Mansız'ı Japonya'ya sattı.

Dün size ne yazdım?
"Yahu arkadaş... Koruyucu hakemlik diye bir şey var. İyi de ondan önce koruyucu teknik direktörlük olmamalı mı?"
Örnek de verdik?
Daha 2 hafta önce; Abdullah Avcı en önemli gol silahı Mehmet Batdal'ı Beşiktaş maçında 2. yarı başlarken oyundan almadı mı?
Çünkü ilk yarı öyle tartışmalarla bitti ki; devre arasında Ntv'de Rıdvan Dilmen bile şu yorumu yapıyordu:
"Abdullah Avcı 2. yarıya Mehmet Batdal'la başlarsa Başakşehir bu maçı 11 kişi bitiremez!"
Nitekim aklın yolu birmiş!

Abdullah Avcı da tehlikeyi görerek (!) attığı 2 dirsekle atılması gereken Mehmet Batdal'ı da korudu; takımını da!
Şayet Avcı o değişikliği yapmasaydı Başakşehir 1 puan alamazdı. 

Gelelim bu 5 kırmızı kartlık Beşiktaş-Samsun maçına...
O maçla ilgili herkes kendi şehir efsanesini anlatır. Ben o maçta ordaydım (ve yemin ediyorum) hiç bir arşiv bilgisine başvurmadan o maçın neden çığrından çıktığını anlatayım:

Beşiktaşlı futbolcu tüm devre arasında ve o maç öncesinde garip bir çalışma olduğu hissini yaşamıştı ya... 8 puan farka rağmen Beşiktaşlı futbolcu o maça çok gergin çıkmıştı! Saha da mevsim gereği karlıydı ve zemin oynamayı düşünen takıma ekstra yük oluyordu.
Hakemden ne beklersin? Dış dünyanın hakimleri gibi adalet dağıtsın istersin; değil mi?
Peki Cem Papila bunu yapıyor muydu?
Belki yapıyordu... Ama dedik ya; belki de kulağımıza gelen dedikodular yüzünden verdiği kararları endişeyle izliyorduk.

Keşke sağ olsa da; onun da fikrini alsak...
O Samsunspor takımının hocası Erdoğan Arıca idi... (Metin Tekin hep onun yardımcısıydı; ama o gün kulübede miydi, net hatırlamıyorum. Bunu da onu şahit göstermek adına yazıyorum.)
Bence o gece o maçı çığrından çıkaran kimdi biliyor musunuz; Samsunspor'da çikolata renkli pır-pır bir oyuncu vardı. Brezilyalı olabilir; işte oydu!

Dedim ya; ben hiç bir arşiv bilgisine bakmadan yazacağım.
Aslında o gün o sahadan ATILACAK ilk futbolcu oydu!
Beşiktaşlı tribünler bile ayaklandı; herkes o Samsunlu oyuncuya öfke kusuyordu. Ama buna rağmen Cem Papila o oyuncuya en küçük bir uyarıda bulunmuyordu. Sanki hakem o oyuncuya yol veriyordu!
Sonra ne oldu?
Devreye KORUYUCU TEKNİK DİREKTÖRÜLÜK girdi.
Neden?
Çünkü Erdoğan Arıca takımına hakimdi!

Daha da önemlisi; maçın nerden gelip nereye gideceğini hisseetmişti!
Şunu yaptı Erdoğan hoca...
"Gel bakalım beyefendi... Ben seni kenara almazsam sen zaten ya bu maçı karakola taşıyacaksın; ya da onca direndikten sonra hakem de katlanamayacak ve seni benim yanıma yollayacak. 10 kişi kalmak da cabası!"
İşte o gece Cem Papila'nın kesmediği bileti kesmek Erdoğan Arıca'ya kalmıştı!
Erdoğan Arıca'nın koruyucu teknik direktörlüğü devreye girmişti ama... Beşiktaş kulübesinde Lucescu, Feyyaz Uçar ve Sinan Engin MAÇIN NEREYE GİTTİĞİNİ okuyamıyordu!

Bir de Samsunlu oyuncuya o kadar müsamahakar olan Papila Beşiktaşlıya acımadı ya...
İşte o andan itibaren kimsenin hakeme inancı kalmadı!
Evet; Galatasaray-Trabzon maçının 4 kartından 3 buçuğu doğru!
Ama emin olun Cem Papila'nın gösterdiği 5 kırmızı kart da "şeklen" doğruydu.
Doğruydu ama;
Sanırım son 2 kart Beşiktaş tribünlerinin "Vur... Vur...Vur..." şeklindeki genel isteğiyle geldi. Çünkü maç zıvanadan çıkmıştı!

Gelelim sizin sorununuza...
Sizde sorun kenardaki Hami'de...
Şunu iddia ediyorum; hani nasıl o söz, "Zürefanın düşkünü günü, beyaz giyer kış günü..."
Sizin Hami nasılsa tüm Türkiye'nin gözü o maçta olacak diye KIYAFETİNE O KADAR KAFA YORMUŞ Kİ;
kendine maç günü düşünecek kafa bırakmamış!
Bunun daha Türkçesi ne?
"Bu takım çalışmış-çalışmamış" muhabbetleriyle Şota ve Sadi hocayla öyle gereksiz bir polemiğe girmiş ki Hami, zaten kaybetmeyi doğal bulduğu Galatasaray maçına HİÇ MOTİVE OLMAMIŞ!!

Size ısrarla ne yazıyorum?
Hami takımını okuyamıyor! Hami hem takımının çalışmadığını itiraf ediyor, hem de Özer gibi bazı oyuncuların (çalışsa bile) 60'tan sonra tükendiğini (tükeneceğini) göremiyor!
Güç olarak tükenen Özer ne yapıyor?
Artık çeneyle oynuyor!
Dakika kaç? 52...
Özer'in hakemle o malum diyaloğundan sonra (radyoda maçı anlatan spiker bile) Özer'in çok gereksiz bir kart gördüğünü söylüyor!
Ne yapmış Abdullah Avcı?
Ne yapmış Erdoğan Arıca?
"Gel bakalım yanıma... Yoksa 10 kişi kalacağız?"

Sonra ne olmuş?
Dakika 58; Galatasaray oyunu çevirmek için aynı anda Bilal ve Sneijder'i alıyor...
Skor ne?
Hala;Trabzon: 1 Galatasaray: 0
Hami'nin onca yıllık futbolcu tecrübesi Özer'in 60'larda neden tükendiğini ve artık neden çeneyle oynamaya başladığını bilmez mi?
Dikkat edin; Galatasaray'ın 2 oyuncu değişikliğinden sadece 1 dakika sonra (!) Özer 2. kartını görerek oyun dışı kalıyor.
Şundan emin olun; Özer o kartı topa ve Craole'e "gidişinden" yiyor!
Aslında şeklen o kart da doğru... Ama doğru olmadığını, müdahalenin tamamen topa olduğunu nerden anlıyoruz?
"Oynatalım Uğurcum" diyerek özetlerde ileri-geri oynayarak!
O pozisyonu canlı izleyen, o mesafede olan her hakem aynı kartı çıkartırdı!
O hengamede bu tip anlarda sinirlerine asla hakim olamayan Aykut da gördüğü kartla topun ağzına geliyor.

Yavaş yavaş uyanan Hami ne yapıyor?
10 kişi kaldı ya...
Forvetten Sefa'yı alarak savunma yönü daha güçlü diye Salih Dursun'u sahaya sürüyor.
Dakika kaç; 62...
Skor ne?
Trabzonspor: 1 Galatasaray: 0
63'te... Yani o değişiklikten 1 dakika sonra Podolski'nin golü geliyor!
Hangi Podolski?
Aykut Demir'in tuttuğu Podolski!
Hem tuttuğun adam gol atıyor, hem 10 kişi kalmışsın ve maçın bitmesine daha bi dünya var. Aldığın maç gidiyor. Sizce o Aykut Demir de sinir mi kalır?

Gole ne dedik?
63...

67'de Hami yavaş yavaş uyanmaya, sezon başında çalışmamış o takımdan bitikleri (!) kenara alıyor.
Amaç ne?
Beraberliği elde tutacak!
O dakikada Marko Marin çıkıyor, yerine Yusuf Erdoğan giriyor.
Aradan 2 dakika geçmiyor; rayından zaten çıkmış olan Aykut Demir bir sarı kart daha alarak kırmızıyla takımını 9 kişi bırakıyor!
11'e 10 bile kolay değilken 11'e 9 oynamak kolay mı?
76'da Hami son kozunu oynayarak golcü Muhammet Demir'i kenara alarak Musa Nizam'ı sahaya sürüyor ve "Ben şu dakikadan itibaren beraberliğe göbek atarım" diyor!

Sonrasını zaten biliyorsunuz!
Önce Cavanda atılıyor, hemen ardından Salih Dursun... Salih Dursun'dan sonra da Deniz Ateş Bitnel!!!

Çok uzman olmaya gerek yok Trabzonlu biraderim...
Gidin sahadan.com'a...
Dakika dakika maçın nerden geldiğini, nereye gittiğini...
Ve hepsinden önemlisi Trabzon'u kimin yaktığını, kimin de "uyuyarak" o sona çanak tuttuğunu görün!
Başkan Muharrem Usta maçtan sonra şunu diyordu:
"Penaltıdan sonra Hami'ye ulaşmaya çalıştık. Şayet ulaşabilseydik Onur'un kaleden çıkmasını isteyecektik!" 
Duyunca aklıma şu geldi:
"Sağlıklı düşünebilen bir Trabzonsporlu çıksaydı da sahiden Hami'ye ulaşsaydı. Hami... Çıkar şu Özer'i... Yoksa takımı 10 kişi bırakacak!" deseydi.
Yapamadılar!
Yapamamışlar!
Ve sonunda kabak 4 kartından 3 buçuğu "şeklen" doğru olan Deniz Ateş Bitnel'in kafasına patladı!

Not:
Her şeye sebep olan Özer Hurmacı 1 maçla kurtuluyor. Cavanda 2, Salih Dursun 3, Aykut Demir 4 maç ceza alıyor.
Bu eksikler eşliğinde Trabzonspor'un önündeki olası kayıpları da cabası.
Bence bu bedelin tamamı amatörce işler yaparak takımını yalnız bırakan Özer'e ve her şeyi tiyatro izler gibi seyreden Hami'ye kesilmeli.
Kesilecek de!
Ne zaman?
Sezon sonunda!
Hami Mandıralı teknik direktörlüğe ciddi baktığını kalan maçlarda ispat etmezse bugünlük Deniz Ateş Bitnel'e kesilen bilet ona da kesilecek! 
Göreceksiniz! (E.B.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder