***
Giriş notu:
Aslında bu yazı, Fenerbahçe’nin bu sene neyin bedelini
ödediğini anlatır.
Bismillah derken bu yazıyı neden yazma ihtiyacı duydum; önce onu
açıklayayım.
Geçen senenin şampiyonu Galatasaray bu sene yarıştan erken
koptu. Öyle olunca Fenerbahçe mi yoksa Beşiktaş mı şampiyon olacak; biraz da
çaresizlik içinde onları izlemeye başladık. İşin iyi olan tarafı; ikisi de
Galatasaray’a gelecek, “Şampiyon olmamıza izin var mı ağam?” diyecekler. Hangisi Galatasaray’ın elini güzel öperse, şampiyon o olacaktı.
Fener ile Beşiktaş’ın şampiyonluk
yarışını izlerken bir şey fark ettim. Galatasaraylı taraftar (bilerek ya da
bilmeyerek) Fenerliye bir şeyin bedelini ödetiyordu!
O ‘bir şey’ neydi?
Galatasaraylının bazıları o ‘bir şey’i bilirdi.
Ama genç Galatasaraylıların bunu bilme imkanı yoktu.
Ama genç Galatasaraylıların bunu bilme imkanı yoktu.
Bi kere önce şunda anlaşalım.
Ben Galatasaray’ın taraftar
profili anlamında çok enteresan bir süreçten geçtiğini fark edeli çok oldu.
Diyebilirim ki; bunu fark eden ilk kişiyim!
Hani Fatih Terim’li
Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi maçında Real Madrrid'e 6-1 yenildiği bir maç var ya... Hocası
Fatih Terim olmasına rağmen 2-0 olduktan sonra tribünde kalan taraftar sayısına
bakarak yaklaşan tehlikeye işaret ettim.
Ben o gece kızım Esra ile birlikte tribündeydim. 2-0’dan
sonra öyle bir hava oldu ki; sanırsınız Galatasaray dünya tarihinin son futbol
maçını kaybediyordu. Sanırdınız ki o geceden sonra bir daha maç oynanmayacak!
İlk defa
ŞL maçı gören Esra bile kaçan (!) taraftarlara bakarak:
“Baba istersen biz de çıkalım” demeye kalktı.
“Otur oraya” dedim; “otur oraya!”
“Şayet Galatasaray’ın bu hallerine tahammül edemezsen yarın
öbür gün kazanılmış zafere sevinme hakkın da olmaz” dedim.
Normaldi...
Ben 14 sene şampiyonluk görmeyen...
Ama buna rağmen (kızsam
da) Galatasaray’a küsmeyen bir nesildendim. Ama kızım öyle değildi. Kızım "genç" Galatasaraylılardandı!
İyi bir şey mi, kötü bir şey mi, artık ayırt edemez oldum; Galatasaray o “genç” Galatasaraylıyı hep mutlu etmişti. Azıcık üzdü mü; hepsi
daha maç bitmeden soluğu metroda alıyordu!
***
Galatasaray geçen sene Mayıs ayını ŞAMPİYON bitirdi. Ama
Galatasaray taraftarı sosyal medyada o kadar etkili ve güçlü ki; Mayıs ayını
şampiyon bitirmiş bir takımı (kendi taraftarı) 3 ay içinde nasıl BOŞ BİR ÇUVAL’a çevirebilir,
bunu dost-düşman herkese gösterdi.
İstediği kadar inkar etsinler...
Galatasaray’ın bu seneki berbat halleri tamamıyla genç taraftarlarının
eseridir!
Gelelim benim bu yazıyı yazma nedenime...
Ben eskiyi de biliyorum ya...
Fenerbahçe ile Beşiktaş
çekişiyordu ama...
Görüyordum...
Görüyordum...
Sanki şampiyona 'Galatasaray takımı' olduğu kadar 'Galatasaray
taraftarı' karar verecekti!
"Biraz da çaresizlik içinde izliyorduk" dedim ya...
Karşımda “çaresizlik” fotoğrafları gördükçe gözümün önüne “şaaak” diye 'o an' geliyordu!
Eski
Ali Sami Yen’deyiz.
Orada ne işim var bilmiyorum... Çünkü biz foto muhabirleri
genelde Kapalı önünden fotoğraf çekmeyiz. Ama nedense o gece Kapalı önündeyim;
o öfke dolu Kapalı’nın önünde!
Az ötemde Uğur Tütüneker var... Takım nasıl bir
stres ve panik içinde; bunu olduğu gibi Uğur’un vücut dilinden anlayabiliyorsunuz!
Kimdir Uğur Tütüneker?
Bilmeyene anlatmak zordur aslında...
14 sene şampiyon
olamayan Galatasaray’a Derwall’li yıllarda Bayern Münih altyapısından
kazandırılmış bir oyuncuydu Uğur... Şimdi öyle bir futbolcu bulsanız ona para
yetiştiremezsiniz, o kadar iyi bir futbolcuydu. Mübarek adam sanki
Galatasaray’da oynamak için doğmuştu. Gelir gelmez takıma girmiş; forvetler
azıcık aksadı mı; orta sahanın sağında oynardı ama bir forvet kadar da gole
yakındı. Gözünüzün önüne 5-0’lık Neuchatel maçını getirin işte... Golcü Tanju 3 tane
atarken bir orta saha oyuncusu olan Uğur da 2 gol atarak adeta Tanju’yla gol
yarışına girmişti.
Taraftar Uğur’u oldum olası severdi.
Nasıl sevmesin?
Adamın
hemen hemen hiç kötü maçı olmazdı ki?
Biraz mızmızdı Uğur...
Aslında çok sakindi de...
Ama gündelik hayatında en samimi arkadaşına bile küsmeye çok müsaitti. Duygusal bir adam yani.
Aslında çok sakindi de...
Ama gündelik hayatında en samimi arkadaşına bile küsmeye çok müsaitti. Duygusal bir adam yani.
İşte o gece Kapalı adeta
öfkeden sel olmuş, sahaya iniyordu. Gözümün önündeki Uğur Kapalı’daki taraftara
adeta yalvarıyordu:
“Allah aşkına yapmayın! Allah aşkına yanımızda olun!”
Ama Galatasaraylı taraftar o maçlarda (!) Uğur Tütüneker’i bile
iplemiyordu!
"Oynayın lan!" diye bağırıyordu!
"Oynayın lan!" diye bağırıyordu!
***
İşte Fenerbahçe ile Beşiktaş çekişirken...
Bir hafta Mehmet
Topal’la Fenerbahçe ,
diğer hafta Serdar Kurtuluş’la
Beşiktaş o çaresizlik fotoğraflarının ağababasını verirken
aklıma hep o Uğur flash-back’i geldi.
Uğur taraftara yalvarıyor...
Ama Galatasaray taraftarı
Uğur’u bile iplemiyor!
Yazmaya başladık...
Biraz uzun yazacağız... Okuyanı sıkmamak için de 'kısa kısa' ve 'parça parça' yazacağız...
Ama sabırla okuyana Türk futbolunda 'sportif terör' kimle ve nasıl başlamış, yazı bittiğinde bunu dosta-düşmana anlatmış olacağız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder