***
Giriş notu:
Bu yazı aslında Fenerbahçe’nin bu sene neyin bedelini
ödediğini anlatır.
***
1 ŞUBAT: Ali Şen’in 1
buçuk aylık performansı etkisini göstermiş; Alp Yalman gibi dünya beyefendisi
bir başkanın “küstüğü” bir kulüp başkanı olmuştu. Şubat’ın 1’inde tüm
kulüplerin katıldığı bir BARIŞ ZİRVESİ düzenleniyor. Geceye bir tek Yalman
katılmıyor! Galatasaray başkanı “Değil toplantıya katılmak, onunla aynı havayı
dahi solumak istemiyorum” demiş.
Serdar Çakman’ın yaşadıklarından sonra Milliyet’te HAKEMLER
BÖLÜNDÜ diye bir haber var. En tepeden en aşağıya çeşitli görüşler var. En
ilginci Ahmet Çakar’dan “Be kardeşim... Madem böyle bir şey yapacaktın, suyun
başında büyükler var. Onların maçında küfür yüzünden maç tatil edeydin ya!”
demiş.
2 ŞUBAT: Tiyatro (!) giderek ŞEN’leniyor! Çünkü bugünün
Milliyet’inde ÇAKMAN FENER’DE manşeti var. “Hakemleri kanatlarım altına aldım”
demişti ya... Ali Şen (TFF’nin küfürden maç tatili konusunda haksız bularak bi anlamda şarampole yuvarladığı) Serdar Çakman’a (tesislerinde) Fenerbahçeli futbolculara eğitim vermesini talep
ediyor.
Dibinde de GALATASARAY BARUT FIÇISI haberi var. Çünkü Okan Buruk’a
gözlemci raporları beklenmeden 2 maç ceza verilmiş.
Aynı günlerde KÜFÜR
YÜZÜNDEN MAÇ TATİL EDİLMİŞ AMA... Saffet Sancaklı kendisine küfür eden Bursa
taraftarına el kol hareketleri yaptı diye ceza alıyor! Ülke futbolu böyle tezatlar içinde savruluyor!
Serdar Çakman’ın tavrını çok yanlış bulan Şenes Erzik “Onu
affetmem mümkün değil!” diyor.
3 ŞUBAT: Hani bir işi hiç bilmiyorsanız bileni taklit
edersiniz ya... Fenerbahçe 'o konuda da' Galatasaray’ı taklit etmeye niyetlenmiş! Adnan Sezgin TFF’den transfer edildi ya; Fenerbahçe de TFF Genel Koordinatörü
olan Oğuz Ökem’i kulüp profesyoneli yapma kararı alıyor. (Seneler sonra da bu
anlayış devam etti; biliyorsunuz. Şekip Mosturoğlu da TFF’den transfer edildi.
Ama nereleri göresi varmış; yaşayıp gördük!)
Enteresandır; bugünün manşetinde (zirvede olmalarına rağmen) Galatasaray’ın Saftig’den, Beşiktaş’ın da Daum’dan kurtulmaya çalıştığı haberi
var!
4 ŞUBAT: Başkan olur olmaz 1907 Fenerbahçe Derneği’ni hedef
alan Ali Şen dernek üyelerini küstürmüş! Manşette 1907 FENERBAHÇE’Yİ BIRAKTI
haberi var. (O zaman derneğin başında Mustafa Koç var. Biliyorsunuz; son
toplantısında Aziz Yıldırım da Ali Koç’un yönettiği derneğe sert çıkmıştı.
Fenerbahçe’de başkanlar değişiyor; mantalite ve yöntem hiç değişmemiş!)
Bu manşet haberin üstünde kutu ama önemli bir haber var.
SERDAR ÇAKMAN’DAN ALİ ŞEN’E KINAMA başlığı atılan haberde Çakman “Ben onun
korumasında değilim; olmam da!” tepkisini göstermiş.
Bugün ilk kez Galatasaray’ın Fatih Terim aşkı dillendirilmiş!
Daha doğrusu, zaten dillendiriliyormuş da, TFF başkanı Şenes Erzik “Terim’in hem
milli takımı hem Galatasaray’ı çalıştırmasına izin vermem. İkisinden birini
tercih etmeli” diye fikir beyan etmiş. Kimbilir; belki de kendisinden Fatih Terim'i isteyenlere basın yoluyla mesaj göndermiş!
Galatasaray’da bir diğer gündem maddesi de Kubilay
Türkyılmaz’ın bitmeyen mızmızlanmaları!
5 ŞUBAT: Bugünün manşeti FENERBAHÇE’DE ARSA KAVGASI! 1907
Derneği salon yapmak için arsa talep ediyor. Fenerbahçe kulübü bu işe son anda
uyanmış ve 1907’cilere “Arsayı bize verin” demiş. Beybostanı’ndaki (Beylerbeyi
civarında olmalı) bu arsa yüzünden Fenerbahçe kulübü kendi menfaatine çalışan
bir derneğiyle bile kavga eder duruma düşüyor! (Bunu etsinler. Bunda hem haklılar; hem de sonuçta iç meseleleri!)
Bu arada ligin 19. haftasında enteresan puan kayıpları
oluyor!
Trabzon evinde Antalyaspor’la 0-0,
Beşiktaş İzmit’te Kocaelsipor’la 1-1 berabere kalıyor. Galatasaray
Petrolofisi’ni 2-0 yenerken Ankara deplasmanına çıkan Fenerbahçe 3-2’lik skorla
3 altın puan kaparak Trabzon ve Beşiktaş’a da 2 puan daha yaklaşmış!
19. hafta puan durumu şöyle oluşmuş: Beşiktaş 43, Galatasaray
42, Trabzon 40, Fenerbahçe 37
20. hafta maçlarında da Trabzon
Kayseri deplasmanında 0-0 berabere kalarak 2 puan daha kaybetmiş. Beşiktaş
evinde Van’ı, Galatasaray deplasmanda Altay’ı, Fenerbahçe de evinde
Denizlispor’u aynı skorla 3-0 yenmiş.
Puan durumu Beşiktaş 46, Galatasaray 45,
Trabzon 41 ve Fenerbahçe 40 olarak şekillenmiş.
6 ŞUBAT: Sol alt köşede GÜVENER’İN İNTİKAMI başlıklı bir
haber yayınlanmış. Fenerbahçe’nin 3-2 kazandığı maçta Fenerbahçe stoperi Emre
Aşık atılmış. Fenerbahçeli yönetici Selim Soydan’a göre bu iş MHK Başkanı Ahmet
Güvener’in komplosu imiş! (Yani... Fenerbahçe kazanırken bile TFF ve MHK’ye
saldırmaktan vazgeçmiyor!)
7 ŞUBAT: Türkiye Kupası yarı finalinde
Fenerbahçe-Galatasaray ilk maça çıkacak. O yüzden klasik “Ali Şen’den
Galatasaray’a zeytin dalı” haberleri yapılmış. Ali Şen Alp Yalman’a çiçekler
verecekmiş!)
8 ŞUBAT: Başta Milliyet’çiler, gidişin gidiş olmadığının
herkes farkında! Ertesi gün kupa maçı var ya; Milliyet’in o günkü manşeti barış
kaygılı: BARIŞIN! YARIŞIN! demiş İhsan Topaloğlu’nun mesai arkadaşları...
9 ŞUBAT: Kupanın ilk ayağı 1-1 bitiyor. Ali Şen ve Alp
Yalman o gün ilk kez bir araya geliyor! Gazetede öpüşen fotoğraflar var.
Maçtan sonra Adnan Polat soyunma odasında yakınından geçen
hakem Ahmet Çakar’ın duyacağı şekilde: “Bundan sonra bende konuşacağım! Çünkü
görüyoruz ki hakemler çok bağıranların etkisinde kalıyor!” demiş. Adnan
Polat’ın Ahmet Çakar’a gösterdiği öfkenin ana sebebi Galatasaray’ı 10 kişi
bırakması!
10 ŞUBAT: Fenerbahçe’de aslolan her zaman Galatasaray’a
karşı ne yaptığındır! Nitekim yeni hoca İviç'e ilk ciddi not Galatasaray’la
oynanan bu kupa maçından sonra verilmiş. Milliyet İVİÇ’E KIRIK NOT demiş!
11 ŞUBAT: Fenerbahçeli yöneticiler bunu der de.. Yugoslav
mafyası (!) İviç’e kötü laf ettirir mi? Gazete manşetlerinde bu haberler
yayınlanırken İviç’e Bayern Münih talip olmuş! (Yerseniz! Herkes kendi marka
derdinde, kimse kendine kötü laf ettirmiyor!)
Ali Şen bu haberlere “Tazminat öderse gidebilir” diyor!
Ve şükür...
Sessiz sedasız yoluna devam eden Beşiktaş’tan da ilk hakem
isyanı haberi geliyor! Geçmişte sorunlar yaşadığı için hakem Bülent Yavuz
Beşiktaşlılar tarafından maçlarına istenmemiş!
12 ŞUBAT: Beşiktaş 1 gün önceki ağlamanın (!) karşılığını
ertesi gün alıyor. Beşiktaş Bülent Yavuz’un yönettiği maçta Adana Demirspor’u
zor bela 1-0 yeniyor!
Veeeee...
Başlıkta belirttiğimiz “Re re re... Ra ra ra... Samsun Antep
Antalya”nın Antalya’yla olanı yaklaşıyor! Du bakali; ne olacak?
13 ŞUBAT: O gece orada olduğumdan adım gibi eminim! İstanbul
ve civarı öyle yoğun bir sis altında ki; Galatasaray-Antalya ve
Kocaelispor-Fenerbahçe maçları ERTELENİYOR!
Kulüpler TFF’ye isyanlarda!
“En azından şu kış günlerinde
maçlarımızı gündüz oynayalım” talebi geliyor.
Hani olmasını çok istediği bir işte kısmeti bağlanmış adama
“Senin için Ankara’dan bozuk” deriz ya... O erteleme maçında Hakan Şükür çok
enteresan bir laf etmiş: “Keşke maç oynansaydı! Çünkü dün gece rüyamda bu maçta
3 gol atacağımın rüyasını görmüştüm.”
Yani...
Galatasaray’ın rüyaları hiçbir
şekilde gerçekleşmeyecek gibi! Ne şampiyonluk rüyası, ne de gol rüyası.... (Tabi o gece henüz bunlar bilinmiyor!)
14 ŞUBAT: Ertesi gün takımlar sahaya bir kez daha çıkıyor!
Hava düzelir diye ümitleniliyor ama... Hava şartları bu maçların oynanmasına
bir kez daha izin vermiyor! (Adnan Sezgin’in çok enteresan sözleri var. “Yahu
kardeşim, bu yaşıma geldim, böyle bir şey görmedim. Maç oynansın diye hem
hakemi hem Saftig’i ikna ediyoruz. Ama sahaya çıkıyoruz, 2 metre yanımızdaki adamı
göremiyoruz. Adamlara karşı da küçük duruma düşüyoruz.”
Maçlar oynanmayınca gündem de şaşıyor ya... Milliyet o
yoklukta Avrupa ve Almanya’dan bir çok talibi olan Daum’la günü kurtarıyor.
(Sadece o gün değil... Şu 5-6 aylık dönemde Beşiktaş muhabirlerinin en büyük
kurtarıcısı Daum olmuş. Bir gün “Daum yolcu”; ertesi gün “Daum Beşiktaş’ta kalıcı”... Galatasaray ve Fenerbahçe'nin birbirini yediği bu çetrefilli dönemde (şayet Daum olmasaymış) Beşiktaş muhabirleri haber bulma anlamında epey zahmet çekermiş!
***
20 ŞUBAT: Bu aralarda pek kayda değer bir şey olmamış. Çünkü
Fatih Terim’li milli takım İngiltere’de yapılacak Avrupa Şampiyonası’na
katılmanın, bir ilki başarmanın peşinde! (Galatasaray-Fenerbahçe kavgasına bu 1
hafta boyunca ara verilmiş, kavgaya gerek görülmemiş!)
Bugünkü gazetede 19 Şubat’ta oynanmış 22. hafta maçları var.
Galatasaray Kayseri’de Kayserispor’u 2-0;
Fenerbahçe evde Vanspor’u 2-1;
Beşiktaş Trabzonspor’u muhteşem bir skorla 4-0 yeniyor!
Bu skorlardan sonra puan durumu Beşiktaş 52, Galatasaray 48,
Trabzon 44, Fenerbahçe 43 (Ama... Galatasaray ve Fener’in 1’er maçı eksik... O
yüzden Fenerbahçe Trabzon’daki seri kayıplar sonrasında GİZLİ 3. durumunda!)
Kazanılan Vanspor maçı sonrasında İviç’e (Feyyaz’ı yedek
bırakıyor diye) baskı var. Çünkü Fenerbahçeli yöneticiler Galatasaray’la
oynanacak kupa rövanşının endişesinde!
21 ŞUBAT: Sadece Feyyaz da değil tek sorun... Başta Selim
Soydan, Fenerbaçeli yöneticiler Oğuz Çetin’i çok defansif oynatıyor diye
tepkili!
Fenerbahçe ile oynanacak kupa rövanşı yaklaşırken
Galatasaray’ın tek derdi ise Hakan Şükür’ün gol yollarındaki suskun kalışı!
Hakan Şükür de çok olmuştur bunlar; onlardan biri yaşanıyormuş! (Yeni Yüzyıl’da
çalışan ben bugün 2 numaram Esra’nın doğumu için hastanedeyim! Böyle günde ben Galatasaray-Fener maçını ne kadar umursamışımdır ki!)
23 ŞUBAT: Türkiye Kupası yarı finalinin 2. maçında
Galatasaray ve Fenerbahçe gene 1-1 berabere kalmış! Maç uzatmalara gitmiş.
Fenerbahçeli Aygün penaltıyı kaçırınca Galatasaray 8-7’lik üstünlükle hem
finale kalmış, hem de Ali Şen’e karşı o senenin ilk zaferini elde etmiş!
(Bakalım Fenerbahçeli yöneticiler neyin bahanesine sığınacak! İlerleyen
yıllarda ‘merdiven’lere bile sığınanları gördük de!)
Başlayalım...
Ali Şen en başta Galatasaray’ın misafirperverliğine sitem etmiş: “Biz
onları kapılarda karşıladık. Burada kimse yoktu. Soruyorum, evsahipliği bu mu?”
(Onca laf et; sonra Galatasaraylı yöneticinin sana ‘hiçbir şey yokmuş gibi’
ilgi-alaka göstermesini bekle! Bu da iyiymiş!)
İlk maçta ihale (Galatasaraylılarca) Ahmet Çakar’a
kesilmişti ya... Bu seferki kurban maçın hakemi Oğuz Sarvan! Hem de maç Ali
Sami Yen’de penalltılara kalmasına rağmen!
Peki Fenerliler Oğuz Sarvan’a neden öfke kusmuş?
Çünkü hakem penaltıları Galatasaraylıların olduğu kaleye
attırmış!
Aradan 20 sene de geçse futbolumuz pek bir gelişme
göstermiyor değil mi? Bu tip tartışmalar hala yaşanmıyor mu?
Yalnız çok enteresan bir haber var!
DOSTÇA KARDEŞÇE başlığının altında şöyle bir şeyden
bahsediliyor.
Maç bitmiş; Galatasaraylı futbolcular coşku içinde finale kalışı
kutluyorlar. Ama Alman hoca Saftig onlara dizgin vuruyor!
“Rakibinizin odasında
hüzün var. O yüzden sevincinizi fazla abartmayın!” demiş. (Yani buradan ne
anlıyoruz? Türk futbolunun bugünlere gelmesi asla futbolcu ve teknik direktör
kaynaklı değil. Çünkü onlar sahadaki mücadeleden sonra birbirlerini centilmence
kutlayabiliyor, hatta üzülürler diye sevinçlerini bile sınırlı yaşıyorlar.)
24 ŞUBAT: Önce benim notum!
Bu günlerde Yeni Yüzyıl’da
olduğumdan idmanlara çok yoğun gitmiyorum, yani Galatasaray’ı biraz uzaktan
takip ediyorum.
Saftig’in idman metotlarını pek bilmem mesela... Ya da Saffet
Sancaklı’yı Florya çiminde pek hatırlamam.
O yüzden bana 1994-95
Galatasaray’ını sorarsanız aklıma Saffet Sancaklı geldiğinde içim burkulur.
Çünkü Saffet Sancaklı benim gözümde asla Galatasaraylı olmadı, o da asla Galatasaray’a
ısınamadı!
Saffet’in Beşiktaş günlerini bilirim. Metin-Ali-Feyyaz’ın olduğu
takımda kimi kesecek de oynayacak! O yüzden Saffet Beşiktaş’ta ‘hakkıyla’ yedek
kaldı ve oynamaktan ümidi kesince soluğu Kocaelspor’da aldı. Orada futbol
hayatının en güzel günlerini yaşadı. Orada adeta tek patrondu!
Bi de öyle bir
takımdılar ki; o takımda 2. ligde rüzgar gibi esmişler, AYNI TAKIMLA 1. ligin
de tozunu atmışlardı. Dünya üzerinde böyle bir olaya kolay kolay
rastlayamazsınız.
Yanlış anlamayın ha; o Saffet Galatasaray’a geldiğinde milli
takımda Fatih Terim’in “banko” isimlerinden biriydi. Hakan Şükür ile Saffet
Sancaklı milli takımda bal gibi 'yan yana' oluyor, ama Galatasaray’da bir türlü olmuyordu!
Ama nasıl olsunlar ki?
Ben bu araştırmayı yaparken (kanat oyuncusu) Kubilay
Türkyılmaz’ın isyanlarını okumaktan bıktım. Ama buna rağmen o Kubilay’ı hep yok
saymış!
Yetmiyor, Arif Erdem’e de takık! Onu da kulübeye mahkum etmiş!
Başka
kim var? Hamza Hamzaoğlu Galatasaray’dan yollandıysa bu Saftig’li dönemin büyük katkısı
olmuş! Saftig’le herkes değer kaybetmiş, değerine değer katan tek bir oyuncu
olmamış!
Kuzmanoski’yi Kocaeli’den "Milanlı Baressi gibi adam" diyerek Saftig getirmiş. Bir adam kendi getirdiği
adama bile küser de onu yollar mı? Bu yollamış! Yönetici de “Nasılsa iyi adam
bulamayız” diye 3 yabancı serbestken yola 2. yabancıyla devam etmiş.
Benim
anladığım; Galatasaray’ın o yıllarda (ŞL’nde yer almaktan kaynaklı olmalı;) Türkiye’yi küçümser olmuş!
Kadro kalitesini diğerlerinden o kadar çok üstün görmüş ki;
Milliyet’ten Orhan Aldinç de bir yazısında “Galatasaray ile Fener arasında
büyük kadro farkı var. Fenerbahçe’de kimi koysan OYNAMAZ; Galatasaray’da ise
kulübede gördüğünüz kimi takıma koyarsanız; OYNAR” demiş.
Saftig benim
anladığım kadarıyla Galatasaray’da görev yapan en çapsız Alman! Adamın forvette
“ikiz kuleleri” var ama kanat oyuncusu ne işe yarar, bu Alman köylüsü
kavrayamamış!
Gene Saffet işine döneyim.
Ben (geldiği ilk günden bu yana) Hakan
Şükür’cü oldum! Ben onun futbolculuğuna en kötü gününde bile inandım!
Çok net
bildiğim şey şu: Sen Hakan Şükür’den yüzde 100 verim almak istiyorsan ona "ESAS
ÇOCUK SENSİN" diyeceksin. Siz Hakan’a bu lafı edin, o güveni verin; Hakan Şükür
size set işçiliği, set ameleliği, çaycılık, garsonluk, dublörlük, ne lazımsa
yapar. Ama o adam ESAS ÇOCUK olduğunu hissedecek! İşte o yüzden olacak; Saffet
Sancaklı’yı Galatasaray forması altında (hele bir de Hakan Şükür'le yan yana görmek) bana tek bir gün cazip gelmedi.
Galatasaray’dan sonra Fener’e de giderek 3 büyüklerin formasını giyen nadir
oyunculardan oldu. Fener’e bile yakıştı... Ama Saffet benim asla sevdiğim bir
oyuncu olamadı!
Lafın özü; evet, görüyoruz ki başta Ali Şen ve Fenerli
yöneticiler GALATASARAY ŞAMPİYON OLMASIN DA KİM OLURSA OLSUN diye ellerinden geleni yapmışlar. Ama
Galatasaray’ın yöneticisinden hocasına, futbolcusundan taraftarına her birimi o şampiyonluğu başkalarına yar etmek için her
türlü salakılığı yapmışlar! Bu özeleştiriyi yapmak da bana farzdır!
Devam edelim...
Bakın şimdi size öyle bir şey söyleyeceğim ki; DUYUN DA
İNANMAYIN!
Galatasaray (öyle veya böyle) Ali Şen’in ve onun
Fenerbahçesinin fiyakasını kupada finale kalarak bozmuş. Ama Milliyet
Galatasaray yönetiminin nabzını çok iyi tutmuş. Diyorlar ki;
“Tamam Fener’i geçtik ama... Bu maçta oynadığımız futbol
bize Beşiktaş ve Trabzon derbilerinde yetmez!”
Aslında şaşırmamak lazım... ÇÜNKÜ GALATARAY'I YÖNETENLERİ
GENLERİNDE HAYAL DÜNYASINDA GEZMEK DEĞİL GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK HEP VARDIR. OYSAKİ
FENER’DE ÖYLE Mİ? ŞAYET TERSİ OLSAYDI ONLAR İÇİN DÜNYA TOZPEMBE OLURDU.
25 ŞUBAT: Bugün onca hay-huy arasında sayfalar Şenes Erzik’e
teslim edilmiş. Benim gözümde Türk futbol tarihinin en iyi Federasyon Başkanı
olan (ve her zaman da öyle kalacak) Şenes Erzik BİZDE FUTBOL YOK manşetiyle
kamuoyuna seslenmiş. Erzik;
“Ben her zaman 16 takımlı bir ligden yanaydım. Ama siyasetin
18 takım diretmesine direnemedim. Oysa ki ben Avrupa’ya gittiğimde ülkemde
yaptığımız iki şeyden çok gururla bahsediyordum. 1- 3 puan sistemine geçmek, 2-
16 takımlı ligimiz."
Rahmetli İslam Çupi Fenerbahçe Galatasaray’a elendiği için
Ali Şen’in 2 buçuk aylık dönemine kendi üslübuyla not veriyor. Çupi’nin “Şen ve
arkadaşları çok da demokratik olmayan yöntemlerle gariban yönetimi işbaşından
uzaklaştırdı” diyerek aslında Fenerbahçe’de yaşananın bi nevi “darbe” olduğunu
ima etmiş. Bu detayı daha önce de yazmıştık!
26 ŞUBAT: Bu tarihte ligin 23. hafta maçları oynanıyor ve
haftanın sürprizi Beşiktaş’tan geliyor! Çok kötü bir oyun oynayan Beşiktaş
beraberliği bile son anlarda attığı golle kurtarıyor!
Haliyle Beşiktaş’ın bu puan kaybı Florya’yı, Kadıköy’ü ve
Trabzon’u iştahlandırıyor!
Derken;
Galatasaray Samsun’da Samsunspor (!) karşısına
çıkıyor!
5 yazıdır ne anlatıyoruz; “Samsun Antep Antalya”yı! Bu maç, işte o serinin
başlangıcı!
Galatasaray (hem de Beşiktaş’ın puan kaybı yaptığı bir
haftada) Samsun’a 1-0 yenilerek eve puansız dönmüş. Tabi şampiyonluk yolunda çok ağır bir darbe almış!
O hafta Trabzon Antep’i 3-0, Fenerbahçe de (deplasmanda)
Adana Demirspor’u 1-0 yenmiş.
Ve gene duy da inanma!
Beşiktaş 2, Galatasaray 3 puan kaybetmişken sen deplasmandan
3 puan almışsın... Ama buna rağmen Fenerbahçeli yöneticiler Milliyet’e
OYNADIĞIMIZ FUTBOLDA UTANDIK demişler!
Buna ne derler biliyor musunuz?
“Bu poponu yiyim ayaklarını geçeceksiniz!”
Şaka-maka; (Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 1’er maçı hala
eksikken) puan durumu şöyle oluşmuş:
1-Beşiktaş 53 puan 2- Galatasaray 48 puan
(1 maç eksik) 3-Trabzonspor 47 puan 4- Fenerbahçe 46 puan (1 maçı eksik)
Yani Fenerbahçe 6 hafta içinde gizli 3. gibi... Yetmemiş;
(eksik maçını kazanırsa) Beşiktaş’la puan farkını 8’lerden 4’e düşürmüş!
Demek bu ortamda Fenerbahçe yöneticisi “oynanan futboldan”
utanacak ha!
Güldürmeyin!
Şubat'ın kalan günleri Galatasaray açısından oldukça gergin geçiyor. Çünkü Galatasaray Beşiktaş deplasmanına belki de "olmak ya da olmamak" parolasıyla çıkacak! Aynı hafta Trabzonspor da İstanbul'da Fenerbahçe karşısına çıkacak.
Yani...
Tam karakolda bitecek maçlar başlıyor!
Şubat ayını da bitirmiş oluyoruz.
Sırada Mart ayı, dert ayı!
Sırada Mart ayı, dert ayı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder