23 Mayıs 2016 Pazartesi

DEMEK “RE.. RE.. RE.. RA.. RA.. RA.. SAMSUN-ANTEP-ANTALYA” HA! (3)

***
Giriş notu:
Bu yazı aslında Fenerbahçe’nin bu sene neyin bedelini ödediğini anlatır.
***


Bakın; 21 yıl öncesinden bahsediyorum. Zaman geliyor 21 gün öncesini hatırlamazken 21 yıl önce yaşanmış günleri neden unutmamışım?
Ne olmuş olabilir ki?
Nasıl olsa her sene 1 takım şampiyon oluyor ve sezon başlarken kimseye şampiyonluk garantisi vermiyorlar. O zaman 1994-95 senesini Türk futbolu açısından özel yapan nedir?
Artık mevzuya girelim.

***
Ali Şen 1994’ün 19 Aralık’ında Fenerbahçe’nin yeni başkanı olmuş. Hemen hemen herkes onu iyi tanır. Nasıl biridir Ali Şen?
Çok enteresan spor yöneticileri tanıdık. Öyleleri var ki; fotoğrafını çekerken bir foto muhabiri gözüyle bir atraksiyon istersin. “Sayın yönetici; kolunuzu şöyle uzatır mısınız?” deseniz, “Kardeşim ben senin soytarın mıyım? Çek işte böyle olduğum gibi” diyenleri var. Ama Ali Şen öyle değildir. Renkli adamdır. Sizin teklif etmeye korktuğunuz şeyi Ali Şen çoktaaan yapan adamdır. O yüzden Ali Şen tam gazetecilerin işine yarayan adamdır. Şayet o yönetici ise habersiz de kalmazsınız, fotoğrafsız da!

Böyle bir adam başkan olmuş ve hem de üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş bir kulübe başkan olmuş. Yazdık ya bir önceki yazıda, son 6 senede Fenerbahçe’nin şampiyonluğu yok! Son 10 senede ise sadece 1 şampiyonluk var ki Fenerbahçelilerin en övündükleri şey;
“Bizim tarihimiz 3 senede 1 şampiyon olmayı gerektirir. Biz öyle bazıları gibi 14-15 sene bekleyemeyiz!”
İslam abi (Çupi) bir önceki Fenerbahçe başkanı Hasan Özaydın’ı nasıl tanımlamış?
“Gariban” diye...
İşte öyle gariban bir başkandan sonra Ali Şen gibi Türk futbolunun en renkli başkanı işin başına gelmiş!
Tamam gelmiş de... Dün kolaydı... Ali Şen dün kendisini arayan gazeteciye ‘bol keseden’ atıp tutuyordu. Ama artık bol keseden atma zamanı değil, icraat zamanıydı. Yoksa o “Ali Şen başkan Fenerbahçe şampiyon” lakırdısı yerle yeksan olurdu!

Göreve gelir gelmez Ali Şen’in ilk icraati takımda birçok futbolcunun sevmediği, oyuncuyla diyaloğunu yetersiz bulduğu Osieck’le yolları ayırmak oldu. Ama hocayı ne kadar değiştirirsen değiştir; puan tablosu da “Kralını getirsen bu sene şampiyon olamazsın” diyordu!
O yüzden Ali Şen o yarım sezonun hesabını (bu sene birilerinin çanına ot tıkamak;) bir sonraki sene de ‘oluşturulacak yeni takımla şampiyon olmak’ olarak belirlemişti.
Ben o seneyi şu yüzden (!) hiç unutmuyorum.
Müthiş bir medya gazıyla yönetime başlayan Ali Şen en yakınındaki gazetecilere şunun işaretini vermeye başlamıştı:
“Bu sene şampiyonluğu sonuna kadar kovalayacağız. Ama takdir edersiniz ki dere geçerken at değiştirdik ve 3 takıma 21 puan gerideyiz. Bu sene şampiyon olmamız zor... Ama; BİZ OLMUYORSAK GALATASARAY DA BU LİGİ ŞAMPİYON BİTİRMEYECEK!”
İşte olay bu...
Bana bu yazıyı yazdıran sebep tamamen bu!
O zamanki Fenerbahçe yönetim kurulu toplantısı biterdi; resmi ya da gayriresmi bir şekilde Galatasaray’a savaş açıldığı dillendirilirdi!
Neyse...
O anlara elbette geleceğiz... Şimdi kaldığımız yerden devam edelim...

***
Ali Şen yeni hoca adayı olarak (Galatasaray’ın da eski hocası olan) Tomislav İviç’i gözüne kestirmişti. Hırvatistan milli takımında danışmanlık da yapan İviç’in iknası için seferber olundu. Yalnız oyun öyle ‘çok yönlü’ oynanıyordu ki!
Mesela İviç’e yardımcı lazım ya... Sanki koca Türkiye’de ve parçalanmış Yugoslavya’da adam kalmamış gibi Galatasaray’ın efsane kalecisi Simoviç’e teklif yapılmış!
Simoviç’in ülke şartlarını çok iyi bilmesinden dolayı tercih edildiği söyleniyor. İviç’in hem tercümanı hem kaleci antrenörü olacağı dillendiriliyor.
(Burada araya girerek seneleeer sonra gözümle şahit olduğum bir detayı vereyim. Simoviç’in Galatasaray kalecisi olduğu yıllarda Galatasaray muhabirliği yapmıştım. Simoviç’i hem sporcu hem de insan olarak çok severim. Simoviç Galatasaraylılara unutulmaz başarılar yaşattı. Ama ne yalan söyleyeyim; İviç gelirken ben Simoviç’in Fenerbahçe’ye düşünüldüğünü ‘ilk kez’ bu araştırma sayesinde duydum! Sonra aklıma başka bir Simoviç detayı geldi. Simo’nun işi Fenerbahçe’ye olmamış; o ayrı... Ne işi var bilmem; bu olaydan seneleeer sonra Simoviç Florya’ya gelir. Biz o gün tesiste çok başka şeyler takip ediyoruz. Futbolu da bırakmış ya; o yüzden Simoviç’i çok fazla umursamıyoruz. Ama ne oldu biliyor musunuz; Galatasaray’ın efsane kalecisi Simoviç tesislere alınmadı!
O zaman bunu bir şeye yoramadım. Bilmem; belki o gün kamp vardı; tesislere giriş dışarıdan olan herkese yasaktı. Ama o tertemiz kalpli Simoviç’in efsane olduğu Galatasaray’ın Florya tesislerine girememesi benim bile yüreğimi burkmuştu!
Bu İviç detayını duyunca; (Simoviç’in de Fenerbahçe’de çalışmaya hazır olduğunu görünce) ben o iki olay arasında böyle bir bağ kurmaya çalıştım. Öyledir demiyorum; sakın yanlış anlaşılmasın! Ama aynı Fenerbahçeli yöneticiler Selim Soydan ve Şadan Kalkavan aracılığıyla Galatasaray’ı 4 sene üst üste şampiyon yapan Fatih Terim’e bile teklif yapmadılar mı? Ama teklife nazikçe teşekkür eden Terim:
“Sağolun... Ben sonuçta profesyonel biriyim. Ama... O kadar da değil yahu!” demedi mi?
Diyeceğim o ki;
Şayet Galatasaraylıysanız; aç kalacaksınız; ama Fenerbahçe’de çalışmaya asla sıcak bakmayacaksınız! Daha doğrusu... Bakmamalıymışsınız!)
Devam...

O devre arasında Galatasaraylı Uğur Tütüneker ‘fırsat bu fırsat’ deyip evleniyor. Takım ise 'kumarbaz futbolcular' haberiyle çalkalanıyor! Yusuf Tepekule, Suat Kaya ve Tugay Kerimoğlu (kumara gittikleri için) önce 50 sonra 150 milyon cezaya çarptırılıyor.
Bilirsiniz; Fenerbahçe her zaman askerlere yakın olmuştur. O devre arasında Ali Şen bir gece düzenleyerek Kenan Evren’i ‘resmi üye’ yapıyor. Gecede Galatasaraylı futbolculardan Saffet Sancaklı ve (rahmetli oldu) Sedat Balkanlı da var. Bu iki futbolcu da Ali Şen’in hemşerisi ya; o bağlantıdan!

Sonra ‘çok yönlü Fenerbahçe dalavereleri’ devam ediyor. Fenerbahçe yavaş yavaş Galatasaray’ı içerden karıştırmanın yollarını yokluyor!
İviç’e Fener talip ve İviç de (Mustafa Denizli-Fatih Terim’in futbolculuk yıllarından) Galatasaray’ın eski hocası ya... Ali Şen apar topar “İviç’e Galatasaray da talip” diyerek Monaco’ya gidiyor! Gören de Galatasaray ve Fener İviç için birbirini yiyor sanır!
Galatasaray futbol şube sorumlusu Adnan Polat bu haberi yalanlıyor. “Bizim hocamız var ve o da Saftig” diyor!
Ortaya böyle bir ‘kılçık’ atınca ne oluyor?
1- Fener’in anlaşmak üzere olduğu İviç (Galatasaray’ın bile ilgi alanına girecek kadar) önemli hoca oluyor!
2- İviç’i Galatasaray istemese de Ali Şen Monaco’dan İviç’i koluna takarak dönünce ne oluyor? “Vaaay, bizim büyük başkan İviç’i Galatasaray’ın elinden kaparak Fenerbahçeli yaptı” oluyor!
3- Takımı lider durumda ilk yarıyı bitiren Saftig’in de kafasına şeytan giriyor: “Bunlar benim yerime sahiden hoca mı bakıyor?”
Aslında (yazdıkça göreceksiniz;) Galatasaray’ın Saftig’ten yana sahiden sıkıntısı var!
Çünkü Galatasaray Hamza Hamzaoğlu, Feti Okuroğlu, Osman Akyol, Hakan Ünsal, Ergün Pembe gibi Fatih Terim’in 1993’te Akdeniz Oyunları şampiyonu yaptığı Ümit milli oyuncuları birer-ikişer Florya’ya topluyor. Tugay Kerimoğlu, Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, Okan Buruk gibi isimler zaten Galatasaray’da! E bu takıma kimin hoca olması lazım? Milli takımın başında (İngiltere’deki Avrupa Şampiyonası’na) gitmeye çalışan Fatih Terim’in!
Sanki daha o günlerden Saftig’in yardımcısı yapılan Müfit Erkasap’la birlikte (Fatih Terim ismi) camiaya dikte ediliyor! Galatasaray adeta Fatih Terim ismine ısındırılıyor! Fatih Terim de (bugünkü) Fatih Terim değil haaa! Futbolculuğunda şampiyonluk görmediği için camia 'uğursuz' olduğuna inanıyor!
Saftig’in tercümanı da bugünlerin renkli hocası Hikmet Karaman!
Ben o yıllarda henüz ‘yarı Türk yarı Alman’ gibi davranan Hikmet hocanın idman bitiminde gazetecilere “Komentar yok beyler!” deyişiyle hatırlarım. Yani “açıklama yok”muş!

O devre arası böyle geçer. Artık şakalar biter, 2. yarının hazırlıkları, devre arası kamplar başlar.
Ocak’tan Mayıs’a... Tam 5 Milliyet arşiv cildini taradım!
Aslında ‘ay ay’, ‘gün gün’ olanı biteni yazdıktan sonra ‘o lafı’ etmeyi isterim. Ama olur da 'geçmiş zamanın olmuşunu okumaktan sıkılırsınız diye' diyeceğimi en başa alıyorum:
Ali Şen başkan olmuş; tam 5 ay boyunca GALATASARAY’DAN BAŞKA KİMSEYE LAF ETMEMİŞ!
Sanki Fenerbahçe’nin o yönetimi (o sene 3. üst üste şampiyonluğa koşan) Galatasaray’a çelme takmak için iş başı yapmış!
Ben bulamadım kardeşim!
“Abartıyorsun; yalan söylüyorsun” diyen benimle birlikte arşive gelir.
Tam 5 ay boyunca...
Yani GALATASARAY 94-95 ŞAMPİYONLUĞUNDAN ELİNİ AYAĞINI ÇEKENE KADAR Fenerbahçe yöneticisi Galatasaray’la yatmış; Galatasaray’la kalkmış!
Sizce sadece bu bile ASIL HİKAYENİN NE OLDUĞUNU anlamaya yetmez mi?

Not: Bu yazıdan sonra ‘ay ay’...’gün gün’ ne olmuş; onları yazacağım.
Artık ben susacağım; Milliyet arşiv konuşacak!  (E.B.)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder