***
Giriş notu:
Bu yazı aslında Fenerbahçe’nin bu sene neyin bedelini
ödediğini anlatır.
***
Bakın; 21 yıl öncesinden bahsediyorum. Zaman geliyor 21 gün
öncesini hatırlamazken 21 yıl önce yaşanmış günleri neden unutmamışım?
Ne olmuş olabilir ki?
Nasıl olsa her sene 1 takım şampiyon oluyor ve sezon
başlarken kimseye şampiyonluk garantisi vermiyorlar. O zaman 1994-95 senesini
Türk futbolu açısından özel yapan nedir?
Artık mevzuya girelim.
***
Ali Şen 1994’ün 19 Aralık’ında Fenerbahçe’nin yeni başkanı
olmuş. Hemen hemen herkes onu iyi tanır. Nasıl biridir Ali Şen?
Çok enteresan
spor yöneticileri tanıdık. Öyleleri var ki; fotoğrafını çekerken bir foto
muhabiri gözüyle bir atraksiyon istersin. “Sayın yönetici; kolunuzu şöyle
uzatır mısınız?” deseniz, “Kardeşim ben senin soytarın mıyım? Çek işte böyle
olduğum gibi” diyenleri var. Ama Ali Şen öyle değildir. Renkli adamdır. Sizin
teklif etmeye korktuğunuz şeyi Ali Şen çoktaaan yapan adamdır. O yüzden Ali Şen
tam gazetecilerin işine yarayan adamdır. Şayet o yönetici ise habersiz de
kalmazsınız, fotoğrafsız da!
Böyle bir adam başkan olmuş ve hem de üzerine adeta ölü
toprağı serpilmiş bir kulübe başkan olmuş. Yazdık ya bir önceki yazıda, son 6
senede Fenerbahçe’nin şampiyonluğu yok! Son 10 senede ise sadece 1 şampiyonluk
var ki Fenerbahçelilerin en övündükleri şey;
“Bizim tarihimiz 3 senede 1 şampiyon olmayı gerektirir. Biz
öyle bazıları gibi 14-15 sene bekleyemeyiz!”
İslam abi (Çupi) bir önceki Fenerbahçe başkanı Hasan
Özaydın’ı nasıl tanımlamış?
“Gariban” diye...
İşte öyle gariban bir başkandan sonra Ali Şen gibi Türk
futbolunun en renkli başkanı işin başına gelmiş!
Tamam gelmiş de... Dün kolaydı... Ali Şen dün kendisini
arayan gazeteciye ‘bol keseden’ atıp tutuyordu. Ama artık bol keseden atma
zamanı değil, icraat zamanıydı. Yoksa o “Ali Şen başkan Fenerbahçe şampiyon”
lakırdısı yerle yeksan olurdu!
Göreve gelir gelmez Ali Şen’in ilk icraati takımda birçok
futbolcunun sevmediği, oyuncuyla diyaloğunu yetersiz bulduğu Osieck’le yolları
ayırmak oldu. Ama hocayı ne kadar değiştirirsen değiştir; puan tablosu da
“Kralını getirsen bu sene şampiyon olamazsın” diyordu!
O yüzden Ali Şen o yarım
sezonun hesabını (bu sene birilerinin çanına ot tıkamak;) bir sonraki sene de ‘oluşturulacak
yeni takımla şampiyon olmak’ olarak belirlemişti.
Ben o seneyi şu yüzden (!) hiç unutmuyorum.
Müthiş bir medya gazıyla yönetime başlayan Ali Şen en
yakınındaki gazetecilere şunun işaretini vermeye başlamıştı:
“Bu sene şampiyonluğu sonuna kadar kovalayacağız. Ama takdir
edersiniz ki dere geçerken at değiştirdik ve 3 takıma 21 puan gerideyiz. Bu
sene şampiyon olmamız zor... Ama; BİZ OLMUYORSAK GALATASARAY DA BU LİGİ
ŞAMPİYON BİTİRMEYECEK!”
İşte olay bu...
Bana bu yazıyı yazdıran sebep tamamen bu!
O zamanki Fenerbahçe yönetim kurulu toplantısı biterdi;
resmi ya da gayriresmi bir şekilde Galatasaray’a savaş açıldığı
dillendirilirdi!
Neyse...
O anlara elbette geleceğiz... Şimdi kaldığımız yerden devam
edelim...
***
Ali Şen yeni hoca adayı olarak (Galatasaray’ın da eski
hocası olan) Tomislav İviç’i gözüne kestirmişti. Hırvatistan milli takımında danışmanlık
da yapan İviç’in iknası için seferber olundu. Yalnız oyun öyle ‘çok yönlü’
oynanıyordu ki!
Mesela İviç’e yardımcı lazım ya... Sanki koca Türkiye’de ve
parçalanmış Yugoslavya’da adam kalmamış gibi Galatasaray’ın efsane kalecisi
Simoviç’e teklif yapılmış!
Simoviç’in ülke şartlarını çok iyi bilmesinden dolayı tercih
edildiği söyleniyor. İviç’in hem tercümanı hem kaleci antrenörü olacağı
dillendiriliyor.
(Burada araya girerek seneleeer sonra gözümle şahit olduğum
bir detayı vereyim. Simoviç’in Galatasaray kalecisi olduğu yıllarda Galatasaray
muhabirliği yapmıştım. Simoviç’i hem sporcu hem de insan olarak çok severim.
Simoviç Galatasaraylılara unutulmaz başarılar yaşattı. Ama ne yalan söyleyeyim;
İviç gelirken ben Simoviç’in Fenerbahçe’ye düşünüldüğünü ‘ilk kez’ bu araştırma
sayesinde duydum! Sonra aklıma başka bir Simoviç detayı geldi. Simo’nun işi
Fenerbahçe’ye olmamış; o ayrı... Ne işi var bilmem; bu olaydan seneleeer sonra
Simoviç Florya’ya gelir. Biz o gün tesiste çok başka şeyler takip ediyoruz.
Futbolu da bırakmış ya; o yüzden Simoviç’i çok fazla umursamıyoruz. Ama ne oldu
biliyor musunuz; Galatasaray’ın efsane kalecisi Simoviç tesislere alınmadı!
O zaman bunu bir şeye yoramadım. Bilmem; belki o gün kamp
vardı; tesislere giriş dışarıdan olan herkese yasaktı. Ama o tertemiz kalpli
Simoviç’in efsane olduğu Galatasaray’ın Florya tesislerine girememesi benim
bile yüreğimi burkmuştu!
Bu İviç detayını duyunca; (Simoviç’in de Fenerbahçe’de
çalışmaya hazır olduğunu görünce) ben o iki olay arasında böyle bir bağ kurmaya
çalıştım. Öyledir demiyorum; sakın yanlış anlaşılmasın! Ama aynı Fenerbahçeli
yöneticiler Selim Soydan ve Şadan Kalkavan aracılığıyla Galatasaray’ı 4 sene
üst üste şampiyon yapan Fatih Terim’e bile teklif yapmadılar mı? Ama teklife
nazikçe teşekkür eden Terim:
“Sağolun... Ben sonuçta profesyonel biriyim. Ama... O kadar
da değil yahu!” demedi mi?
Diyeceğim o ki;
Şayet Galatasaraylıysanız; aç kalacaksınız; ama
Fenerbahçe’de çalışmaya asla sıcak bakmayacaksınız! Daha doğrusu...
Bakmamalıymışsınız!)
Devam...
O devre arasında Galatasaraylı Uğur Tütüneker ‘fırsat bu
fırsat’ deyip evleniyor. Takım ise 'kumarbaz futbolcular' haberiyle
çalkalanıyor! Yusuf Tepekule, Suat Kaya ve Tugay Kerimoğlu (kumara gittikleri
için) önce 50 sonra 150 milyon cezaya çarptırılıyor.
Bilirsiniz; Fenerbahçe her zaman askerlere yakın olmuştur. O
devre arasında Ali Şen bir gece düzenleyerek Kenan Evren’i ‘resmi üye’ yapıyor.
Gecede Galatasaraylı futbolculardan Saffet Sancaklı ve (rahmetli oldu) Sedat
Balkanlı da var. Bu iki futbolcu da Ali Şen’in hemşerisi ya; o bağlantıdan!
Sonra ‘çok yönlü Fenerbahçe dalavereleri’ devam ediyor.
Fenerbahçe yavaş yavaş Galatasaray’ı içerden karıştırmanın yollarını yokluyor!
İviç’e Fener talip ve İviç de (Mustafa Denizli-Fatih
Terim’in futbolculuk yıllarından) Galatasaray’ın eski hocası ya... Ali Şen apar
topar “İviç’e Galatasaray da talip” diyerek Monaco’ya gidiyor! Gören de
Galatasaray ve Fener İviç için birbirini yiyor sanır!
Galatasaray futbol şube sorumlusu Adnan Polat bu haberi
yalanlıyor. “Bizim hocamız var ve o da Saftig” diyor!
Ortaya böyle bir ‘kılçık’ atınca ne oluyor?
1- Fener’in anlaşmak üzere olduğu İviç (Galatasaray’ın bile
ilgi alanına girecek kadar) önemli hoca oluyor!
2- İviç’i Galatasaray istemese de Ali Şen Monaco’dan İviç’i
koluna takarak dönünce ne oluyor? “Vaaay, bizim büyük başkan İviç’i
Galatasaray’ın elinden kaparak Fenerbahçeli yaptı” oluyor!
3- Takımı lider durumda ilk yarıyı bitiren Saftig’in de
kafasına şeytan giriyor: “Bunlar benim yerime sahiden hoca mı bakıyor?”
Aslında (yazdıkça göreceksiniz;) Galatasaray’ın Saftig’ten
yana sahiden sıkıntısı var!
Çünkü Galatasaray Hamza Hamzaoğlu, Feti Okuroğlu,
Osman Akyol, Hakan Ünsal, Ergün Pembe gibi Fatih Terim’in 1993’te Akdeniz
Oyunları şampiyonu yaptığı Ümit milli oyuncuları birer-ikişer Florya’ya
topluyor. Tugay Kerimoğlu, Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, Okan Buruk gibi isimler
zaten Galatasaray’da! E bu takıma kimin hoca olması lazım? Milli takımın
başında (İngiltere’deki Avrupa Şampiyonası’na) gitmeye çalışan Fatih Terim’in!
Sanki daha o günlerden Saftig’in yardımcısı yapılan Müfit
Erkasap’la birlikte (Fatih Terim ismi) camiaya dikte ediliyor! Galatasaray
adeta Fatih Terim ismine ısındırılıyor! Fatih Terim de (bugünkü) Fatih Terim değil haaa! Futbolculuğunda şampiyonluk görmediği için camia 'uğursuz' olduğuna inanıyor!
Saftig’in tercümanı da bugünlerin renkli hocası Hikmet
Karaman!
Ben o yıllarda henüz ‘yarı Türk yarı Alman’ gibi davranan Hikmet
hocanın idman bitiminde gazetecilere “Komentar yok beyler!” deyişiyle
hatırlarım. Yani “açıklama yok”muş!
O devre arası böyle geçer. Artık şakalar biter, 2. yarının hazırlıkları,
devre arası kamplar başlar.
Ocak’tan Mayıs’a... Tam 5 Milliyet arşiv cildini taradım!
Aslında ‘ay ay’, ‘gün gün’ olanı biteni yazdıktan sonra ‘o
lafı’ etmeyi isterim. Ama olur da 'geçmiş zamanın olmuşunu okumaktan
sıkılırsınız diye' diyeceğimi en başa alıyorum:
Ali Şen başkan olmuş; tam 5 ay boyunca GALATASARAY’DAN BAŞKA
KİMSEYE LAF ETMEMİŞ!
Sanki Fenerbahçe’nin o yönetimi (o sene 3. üst üste
şampiyonluğa koşan) Galatasaray’a çelme takmak için iş başı yapmış!
Ben bulamadım kardeşim!
“Abartıyorsun; yalan söylüyorsun” diyen benimle birlikte
arşive gelir.
Tam 5 ay boyunca...
Yani GALATASARAY 94-95 ŞAMPİYONLUĞUNDAN ELİNİ AYAĞINI ÇEKENE KADAR Fenerbahçe yöneticisi Galatasaray’la yatmış; Galatasaray’la kalkmış!
Sizce sadece bu bile ASIL HİKAYENİN NE OLDUĞUNU anlamaya
yetmez mi?
Not: Bu yazıdan sonra ‘ay ay’...’gün gün’ ne olmuş; onları
yazacağım.
Artık ben susacağım; Milliyet arşiv konuşacak! (E.B.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder